yoksulun çilesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yoksulun çilesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Kasım 2011 Çarşamba

13 yaşındaki N.Ç.'ye Tecavüz Davası


Böyle bir kararı hazmedemiyoruz.Çünkü 13 yaşında bir kızın tecavüz davası,yalnızca kendi davası olamaz;toplumumuzun davasıdır bu.Bir toplum olarak adalet önünde verdiğimiz bir sınavın davası.Bu sınav nedeni ile N.Ç'nin davasına insan hakları örgütleri,sivil toplum kuruluşları sahip çıkmıştır.Davanın bu şekilde sahiplenilmesi ve mahkeme üyeleri üzerinde manevi baskı oluşturacak şekilde kampanyalar yapılması,adil yargılama ilkesini zedelemez.Tam tersine bu baskı,adaletin yerine gelmesini sağlayabilir.Çünkü N.Ç.'nin davasında adalet Tanrıçasının gözleri bağlı olarak vereceği karar,adaletsiz olacaktır.Çünkü mağdur bir çocuktur.Bir çocuğun bu olaylar neticesinde yaşayabileceği büyük travmayı hayal etmeden,bu travmanın bütün etkileri hesaba katılmadan,yani gözünü alabildiğine açmadan ,adil bir karar vermek olanaksızdır.Oysa N.Ç..'nin davasında yerel mahkeme ve yüksek mahkeme yargıçları ısrarla gözlerini kapatmışlardır.Yalnızca gözlerini kapatmamışlar,kulaklarını da tıkamışlardır.Aldıkları tepki karşısında Yargıtay bir açıklama yaptı:Suç fiillerinin eski ceza yasası döneminde işlendiğinden bu yasa hükümlerine göre ceza vermek zorunda kaldıklarını,yeni yasa hükümleri uygulansa cezanın daha ağır olacağını söylediler.Oysa bu,"su nerede?inek içti!İnek nerede?Dağa kaçtı!" demekten farksızdır.Çünkü bu davada,uygulanan ceza hükümlerinde değil,delillerin değerlendirilmesinde bir sorun vardı.Yerel mahkeme ve yargıtay,mağdurun rızası olduğuna kanaat getirmişlerdi!.Oysa N.Ç.'nin etrafında öyle sistemli bir fuhuş mafyası organize olmuştur ki,13 yaşında bir kızın bütün bu baskı karşısında rıza olmasının kabulü olanaksızdır.Üstelik mağdur,devlet koruması için Sosyal Hizmetlerin hmayesine alındığında perişan halde olduğu,oturmakta güçlük çektiği ve çok sayıda ameliyat olduğu soruşturma kayıtlarına girmiştir.Ayrıca küçüğe tecavüz,etkisi zaman içinde açığa çıkan bir fiildir.Yalnızca fiilin gerçekleştiği tarihin esas alınması kabul edilemez.

"Mağdurun rızası vardı " biçimindeki bir mantık,adaleti yerine getirenlerde değil,çocuk tecavüzcülerinde karşılaşıldığında normal karşılanması gereken bir zihniyetin ifadesi olmalıdır.Burada "adaleti yerine getirenler tecavüzcüler gibi düşünüyor" demek mümkün değil elbette.Yine de tecavüzcülerle "adalet dağıtıcıların" düşünme tarzını birbirine yaklaştıran ortak bir zihniyet dünyasının varlığından söz etmek konu dışına çıkmak anlamına gelmez.Erkek egemen bir zihniyet dünyasıdır bu.Yasalar yapılarken ve adalet uygulanırken bile kadınların özgürlüklerinin ve varolma haklarının pek hesaba katılmadığı bir zihniyet dünyası.Bu, Adaleti çiğneyenler ve adaleti uygulayanların bilerek ya da bilmeyerek suç ortaklığı yaptıkları bir dünyadır.Böyle bir zihniyet dünyası olmasa idi,bu suçu işleyenler ve iştirak edenler,bildiğimiz sabıkalı ve suça eğilimli kişiler olurlardı,N.Ç.'nin davasında olduğu gibi  bürokratlar,bankacılar ya da rütbeli askerler değil...

N.Ç.'nin başına gelen bu olayla "kürt" sorunu dediğimiz olgu arasında benzerlikler olduğunu söylemek de aşırı bir yorum değildir kanımca.Çünkü N.Ç.'nin tecavüze uğradığı Mardin,tecavüze uğrayanların ailesi tarafından katledilmesinin gelenek olduğu bir yerdir.Böyle bir yerde onlarca kişinin tecavüzüne uğradığı halde ailesinin bunlara göz yumması akla ve tecrübeye uymayan bir durumdur.Fakat tecavüzcü kişilerin, içlerinde asker kişiler de bulunan bölgenin önemli bürokratları olması,cinsel sömürü  ve istismar olaylarının sistematik olduğu ve mafya benzeri bir yapılanma ile icra edildiğini düşündürüyor.Ayrıca bu tip bir cinsel sömürü sisteminin bölgede yaygın olabileceğini de akla getiriyor.Böyle ise,kimsenin bu olayı kürt sorunundan ayrı değerlendirilmesini söylemeye hakkı yoktur.Devletimizin o bölgede mağdurları koruma ve himaye etme üzerine bir egemenlik kurmamış olduğunu,mağdurların ve güçsüzlerin sömürülmesi üzerine kurulu vahşi yarı feodal sisteme suç ortaklığı ettiğini göstermektedir.Belki de Türk devletinin egemenliğinin buralarda sürekli sallanmasının nedenini de tam burada aramak lazımdır : Bürokrasisi,askeri ve adalet sistemi ile "mağdurların devleti" olamamasında...





1 Kasım 2011 Salı

Yargıtay hükmü ile hukuk oldu guguk!...



Yargıtay,çok sayıda yaşlı başlı erkeğin aylarca  tecavüzüne uğradığında sadece 13 yaşında olan kızın davasının temyiz incelemesinde,"kızın durumun ahlaki kötülüğünün farkında olmasına rağmen o erkeklerle para karşılığnda,isteyerek beraber olduğuna"hükmetti.Böylece hukuk sistemimiz,adaletin yanında değil,iki bacağının arasından "guguk guguk!" yapan yaşlı başlı erkeklerin "masumiyetinin"  yanında yer aldı.Hukuk da oldu "guguk!"Vatana millete hayırlı olsun efendim....Guuuguuuk!...Guguuuuukkk!...

27 Eylül 2011 Salı

Kan ağlayan zavallı işadamı...

İki yıl önce çizdiğim bir karikatür...O zamanlar son derece geveze,bol konuşmalı karikatürler çiziyordum.Hala seviyorum uzun monologları fakat zamanla sadeliğe doğru evriliyor mizah anlayışım.Zaten konuşmayı biraz azalttıktan sonra bu karikatürü yeniden paylaşıyorum...