komik yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
komik yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Temmuz 2022 Pazartesi

Cumhurbaşkanımızın Kurban Bayramı konuşması... Sadece sitemizde!



Kıymetli vatandaşlarım. Bugün itibariyle kurban bayramının ikinci gününe girmiş bulunuyoruz. Bayramlar milletimizin kucaklaşma, el öpme, hal hatır sorma, şeker yeme, harçlık verme ve harçlık alma, büyük ve küçükbaş hayvanları boğazlama,kavurma kavurma, 3 aylık et stoklama günleridir. Hepinize mübarek olsun. Bilindiği gibi hak tealanın gönderdiği İbrahim peygamber  oğlunu Allah'a kurban etmek istemiş, Cenabı Hak da bir melek vasıtasıyla koç göndermek suretiyle bu cinayeti önlemiştir. Niye büyükbaş hayvan göndermemiş?Kanaatimce büyükbaş hayvana yedi kişi girildiğinden, bir seferde 7 peygamber gönderme kafa karışıklığına neden olacağı için bir peygamber için bir Koç göndermiştir. Koçu kurban ederek etinden adana, şiş köfte ve pirzola yapıp afiyetle oğlu İsmail ile beraber yemişlerdir.Tabii o anda İsmail "babacığım koç gelmeseydi beni de mi böyle kebap eyleyecektin?" diye sormuş mudur sormamış mıdır, bunu diyanet işleri başkanımıza sormak lazım.Noldu? Ali Erbaş canlı yayına mı bağlandı? Yav şimdi sırası mı cevap vermenin? Neyse onun cevabını sonra hallederiz. Şimdi Ali gitsin, bugünkü konuşma metnime münasip bir cuma hutbesi hazırlatsın. Neyse efendim. Ne diyorduk. İyi bayramlar. Kıymetli vatandaşlarım! Bildiğimiz gibi kurban bayramında kavurma yemek çok güzel. Ama bu güzelliği gölgeleyen bazı talihsiz vakaların da vakıa olduğu  bir hakikat. Kaçan danalar, kovalayan danalar, isyan edip izinsiz kaçış yapan danalar. Danayı keseceğim diye afedersiniz kendini kesip hatta öldüren talihsiz vatandaşlar. Haa aklıma gelmişken... Bazı vatandaşlar soruyorlar Cimer'den. Sayın cumhurbaşkanım. Danayı keseceğim diye kendini kesip öldüren acemi kasapların etini yemek caiz midir? Afedersiniz bu cimerden sorulacak soru mudur ya? Biz de bu tür şeyleri Ali Erbaş hocamıza yolluyoruz cevap vermesi için. Afedersiniz Nurettin Nebati'ye mi yollayacağız? Nurettin'in ekonomiden anladığı yok ki dini konulara cevap versin? Enflasyonu düşüreceğiz dedi hala düşürecek. Afedersiniz 6 ay sonra düşecekmiş. Ölme eşeğim ölme! Bu Nebatiyi de bay Kemal başıma bela etti zaten. Bu işi Nebati iyi yapar diye Özgür Özel ile haber yollamış. Hani şu durmadan bize laf çakan Özgür Özel motoru dizel bir cehapeli var ya. Onunla. Ben de dedim ki haydi bir deneyelim. Ama başarılı olmazsa bu millet sizden hesap sormasını bilir. Eyy Cehape! Ey bay Kemal! Bu millet sizden son yirmi yılın hesabını sormasını bilir! Diyor ki, iktidara gelip son 20 yılın hesabını soracağız. Hesap soracakmış! Ama bay Kemal, halk tivi  denilen terörist yayına çıkıp sallıyorsun son yirmi yılın hesabını soracağım diye. Son 20 yılda Ekrem İmamoğlu'nu ben mi belediye başkanı yaptım? Mansur Yavaş'ı ben mi başkan yaptım. Akşener' le, Fetö ile, Demirtaş ile Pkk ile ben mi işbirliği yaptım? ama biz senin son yirmi yılın hesabını vermemek için Dubai'ye yerleşme planı yaptığının haberini çoktan alıp ona göre tedbirler koydurduk. Yok öyle hem soyarım hem kaçarım bay Kemal. Sözüm söz! Ben bu yirmi yılın hesabını senden sormazsam Namerdim. 

Son olarak üzüldüğüm bir mevzu daha var Muhterem vatandaşlarım. Biz o kadar duble yol, bölünmüş yol, beş şeritli yol yaptıysak da Malesef bayram dönüşlerinde trafik kazalarını önleyemedik. Adama paralı duble yol yapıyoruz para vermemek için köy yollarından gidiyor böyle birşey var mı ya? Paraya kıymamak için canından olan sevgili vatandaşlarım. Bir daha bedava yollardan gideceğim diye tekrar ölme. Sevgili vatandaşlarım. Siz o yollar paralı diye kullanmazsanız müteahhitlerimiz nasıl kazanacak? Hoş, geçmesen de ödüyorsun çünkü Cengiz bey ağlamasın diye hazine garantileri verdik. Ondan sonra diyorsun ki ne bu pahalılık ne bu fiyatlar?Afedersiniz cebimizden mi verecektik? Elbette hazine ödeyecek. Paralı yollardan geçmemek vatana ihanettir. Cehapeyle, Fetöyle, pekaka ile iş tutmaktır. 

Kıymetli vatandaşlarım. Sözümü burada noktalarken hepinizi Yüce Allaha emanet ediyor ve Payitaht Abdülhamit'in son bölümünü kaçırmamak içi. Plan programınızı ona göre yapmanızı tavsiye ediyorum. 


8 Aralık 2011 Perşembe

Oturarak kıç büyütmek!...

Habere bak,fotoğrafa bak!..Oturmak kalçaları büyütüyormuş!Bu haber, Radikal online'dan...Sanki haber gerçek değil de fotoğrafa göre özel olarak uydurulmuş gibi.İsrailli bilim adamları uzun süre egzersiz yapmadan oturanların götlerinin büyüdüğünü bilimsel olarak kanıtlamış!Böyle bir araştırmayı da kıç büyütme konusunda büyük deneyim sahibi bir ülkenin bilim adamlardan beklenirdi!Filistin topraklarını her geçen gün biraz daha gasbedip üzerinde kıç büyüten İsrail'den.Neyse,bunu bir yana bırakalım.Fakat böyle bir habere uygun fotoğraf , kıçı göbeği büyüyüp vücudu deforme olmuş bir insanın fotoğrafı olmalıydı değil mi?Ama kim bakar ki  bu internet aleminde öyle bir fotoğrafın bulunduğu haberlere?.Bilmem kadının poposunu photoshop'layarak mı bu hale  getirdiler?Yoksa haber fotoya uysun diye kıçtan mı uyduruldu?Kimdir bu kadın?Banka memuresi mi?Ben hiç görmedim buradaki gibi  özel dekolte kıyafetle çalışan banka memurunu...Fotoğrafın çekim açısı da, bunun aşağı doğru uzatılan iphone gibi bir makina ile çaktırmadan çekilmiş bir fotoğraf olabileceğini düşündürüyor.Aslında Jennifer Lopez' da küfeyi bu şekilde büyütmüş olabilir.Baksana abi,kadının götü büyümüş ama başka bir yeri deforme olmamış.Demek ki büzzük bu şekilde büyütülebilir.Fakat bir hanım büzzüğü ideal ölçülere gelince artık oturduğu yerden,yani kuluçkadan kalkmalı,götünü kaldırıp azıcık egzersiz yapmalı.Yoksa bu göt büyümesi bir azdı mı,öyle sağa sola yayılır gider.Pirince giderken evdeki bulgurdan olmamalı.Artık seksi göt Jennifer Lopez'un ayrıcalığı olmayacak.O nedenle İsrail'in bilim dünyasına yaptığı bu hizmet,Filistinlilere yaptıklarını unutmamıza neden olmalı...


İşte o haber :http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1071787&Date=08.12.2011&CategoryID=79

6 Kasım 2011 Pazar

Sincaplar neden meşe palamutunu paylaşamıyor?

   


Yok böyle bir dans abi,iddialıyız bu konuda..Buz Devri 3 adlı bu çok başarılı animasyonun "sincapların dansı" sahnesini paylaşmadan edemedik.Ama bir türlü çözemediğimiz bir mevzu var.Nedir bu meşe palamutu abi?Erkek sincap serinin ilk filminin ilk sahnesinden beri neden bu kadar değersiz,bu kadar aptalca br şeyi,meşe palamutu gibi o dönemde bile her yerde bulunacak bir şeyi neden bu kadar önemsiyor,neden başı türlü türlü belaya girse de ondan bir türlü vazgeçemiyor?Onun için çok değerli bir şey bu,kesin.Ama neden değerli?Burası muamma...Serinin üçüncü filminde çok güzel,işveli bir sincap hatunla tanışıyor.İşe bak,dişi sincap da meşe palamutu için ölüyor.Erkek sincap dişiyi ilk gördüğü anda bayılıyor,ama meşe palamutundan da vazgeçmiyor.Onun için dişi ile amansız bir rekabete girişiyor,ama giderek meşe palamutunu unutup tüm arzusunu dişiye yöneltiyor.Çözebildiniz mi bu hikayenin sırrını?Kesinlikle bunun sırrı çözüldüğü zaman, neden yaşadğımız sorusu da cevabını bulmuş olacak.Ama zor işte yanıtlamak.Freud'a filan referans vererek kıvırmadan nasıl cevaplanır bu soru?Nedir meşe palamutu?


Neyse ne abi.Ama şurası kesin ki,bu ikilinin dansları da süper,aşkları da.Meşe palamutu bu kadar süper bir şeyi açığa çıkarmak için bir aracı sadece belki de...Neyse ne?Hayat her şeye rağmen kaşınmaya değer işte....

20 Kasım 2010 Cumartesi

Güler misin Ağlar mısın?


(2010 yılının 200'üncü yayınını da koymuş olduk böylece..Helal bana..Helal bereketli hareketli 2010 yılına...)

GÜLER MİSİN?

Bu kadarı da ancak komedi filmlerinde olur!..Dubai'den havalanıp Hindistan'ın Güneyindeki Mongalora iniş yapan uçak,pistten çıkıp yere çakılmış..Sonuç:158 ölü sekiz kişi yaralı...Karakutunun incelenmesinden pilotun yolculuğun büyük bölümünü uyuyarak geçirdiği anlaşılıyormuş...Hatta cihazdan horlama sesleri çok açık bir biçimde geliyormuş..."Uyku sersemliği" ile piste yanlış açıyla inişe geçmiş..Yani avlamayı düşündüğü tavşanı ağaca bağlayıp nişan alan,ama bağladığı ipe isabet ettirerek hayvanın çözülüp kaçmasına neden olan beceriksiz avcının durumunda olduğu gibi:))Anlaşılan pilot hemen hemen bütün yolculuklarında uyuyormuş...Birden bire uyku sersemliğinden kurtulup "ıskaladığını" anlayınca "pisti geçtik...Aman Tanrım" diye bağırmış!Yardımcı pilot,uçağı tekrar kaldırıp indirmeye çalışmış,ama iş işten geçmiş tabi..Peki yardımcı pilot ne yapıyormuş kaptan uyurken?..Anlaşılan horlama seslerinin bir kısmı da ona aitmiş:)))

AĞLAR MISIN?

POSTA GAZETESİNDEKİ HABERİN DEVAMINI OKUYALIM:
Havayolu şirketlerinin pilotları aşırı çalıştırması yüzünden pilotların uçuş sırasında uyuyakalması, uçak kazalarının baş nedenleri arasında yer alıyor. Dünya çapında pilot sendikaları, pilotların çalışma saatlerinin azaltılması için mücadele ediyor. Son 15 yılda 10’dan fazla ölümcül uçak kazasının pilot yorgunluğundan kaynaklandığı belirtiliyor.

Haberi okumak için Tıklayın

3 Kasım 2010 Çarşamba

ELLER GİDER FEZAYA,BİZ TAKTIRAMADIK KONDOMU RIZA’YA…



Uploaded with ImageShack.us
KARİKATÜRDEKİ GİBİ DEĞİL,AMA GERÇEK BİR "SPERM HIRSIZLIĞI" HİKAYESİ İÇİN YAZIYI OKUYUNUZ...
Nedir bu zavallı iş adamlarımızın çektikleri,nedir?O kadar acıyorum ki bazen onlara,içim burkuluyor,gözyaşlarına boğuluyorum….Bu adamların suçu,memleketimizin iktisadi kalkınması uğruna boydan boya ömrünü feda etmek,memleketimizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için gece gündüz çalışmak…Ama bu ülkede servet düşmanı çok…Kıskançlık,haset diz boyu..Özel teşebbüs düşmanlığı,serbest piyasa düşmanlığı,sermaye ve birikim düşmanlığı..O kadar çalışıp didinmesine bakmadan,elindeki avucundakini çalmaya çalışan, çooookkk..





Hani dizilerde falan görüyorum onca lüksün ihtişamın içinde döktükleri gözyaşlarına falan,yüreğim dayanamadığı için seyredemiyorum.Ama iş adamlarımızın gerçek hayattaki ızdırabı dizilerden daha az değil…Al işte,Antalyalı iş adamımızın başına gelenler..Haberleri takip edenler duymuşlardır hadiseyi.Antalyalı parlak bir iş adamımız o zat.Kendisi doktormuş,bir tıp merkezi sahibi imiş.Ispartalı bir sevgilisi varmış.Her şey al gülüm ver gülüm giderken,bu bayan zırt diye hamile kalmasın mı?Yani kızım…Sen kime sordun bu şeyi ya?Kafana göre hamile kal,oh ne güzel valla…Hayır,bebeğin babası zengin ya,bu servete kıyısından köşesinden yamanacak ya,hamile kalmış..Hesap bu hesap!Ondansonra yok bebeğin şusu eksik busu eksik..Sonra da babasından habersiz dünyaya gelmiş bu bebek mirasçı olacak,servete konacak..Ne güzel iş valla çalışmadan,etmeden!


Neyse,doğal olarak kabul etmemiş çocuğu iş adamımız.Demiş ki”Ohho..Kızım nerde bu yoğurdun bolluğu?Bana mı sordun?Nasıl bakacaksan bak!”Neyse araları bozulmuş.Kadın da dava etmiş bunu.Mahkemede hakim soruyor,iş adamının gıyabında..Demiş ki “kızım,seni sperm hırsızlığı ile suçluyor,ne diyorsun?”Kadın da pişkin pişkin şöyle cevap vermiş:”Cüzdanından mı çaldım onun spermlerini?…Sahip olsaydı..”Bakın lafa bakın ya..yüzsüzlüğün bu kadarına doğrusu pes!Hani yavuz hırsız ev sahibini bastırır derler ya,aynen öyle…Ne demek yani,cüzdanına mı koyacaktı çok afedersiniz spermlerini?Oldu olacak,markette falan nakit ödemek için kullansaydı bari…Kredi kartı yanında olmadığı zaman ,döküverseydi vıcık vıcık öyle mi?Ya da az bekleyin deyip çıkarsaydı aleti,tokatlasaydı çavuşu elalemin gözünün önünde...Ya da kendisine "kredi kartıyla mı yoksa nakit mi ödeyeceksiniz?"diye sorulunca "işte bununla!" deyip sonra aleti şırakk diye masanın üzerine mi vursaydı?Hayır,saklanacak bişey olsa, çelik kasasında saklayacak..Spermlerin durduğu yer bellidir.Yani onun durduğu yer belli diye çalınamaz değil ki..Elbette ki çalınır oradan da..Nasıl çalınır?Afedersiniz ama silahı kafaya dayayıp “haydi bakalım önce şahlan,sonra icraya geç” denilerek değil.Böyle de olabilir,ama o zaman hırsızlık denmez ona,gasp denir…Hırsızlık nasıl olur?Kıkırdar,fingirder,hangirder…Yan yan bakar,işveli işveli süzer…Ondan sonra niyeti bozdurur..Sonra da hoooop spermler çantadaaaa….Ee şimdi sen çalmış olmuyor musun?Zavallı iş adamı da senin korunduğunu sanıyor.Keriz yerine konuyor,ama iş işten geçiyor..Ondan sonra babalık davası,tazminat davası uğraş dur.Yani yasalarımız iyi değil.Yani ceza kanununun değişmesi lazım arkadaş.Müteşebbisleri her türlü servet düşmanlığından koruyacak hükümler konması lazım…Böyle olmayınca bu memlekette sermaye birikimi olmuyor .Birikim olmayınca büyük yatırımlar yapılamıyor..Yapılamayınca da İMF’nin kucağına oturduk diyorlar..Oturursun tabi.Memlekette bu kadar servet avcısı,bu kadar hırsız,üç kağıtçı olduktan sonra…


Ama ben gene de kızdım.Hakettiğini de düşündüm.Çünkü tedbirsiz,basiretsiz…Oysa bir girişimcide basiret olmalı,riskleri önceden görüp tedbirini almalı…Kondom diye bişey var ya..Yani kendin korunmak dururken niye başkasına güvenesin ki?Hırlısı var,hırsızı var di mi?Kondom kullanın kardeşim kondom.Niye oyuna gelesin ki ya?..

Sperm hırsızlığı tartışmasını Hürriyet gazetesinin portalinden okumak içinTIKLAYINIZ

24 Ekim 2010 Pazar

VE KARŞINIZDA ALLAHSIZ TOSBAĞA!...



Her yerde illa ki çıkar birisi..Nuh'un gemisine topladığı hayvanların arasından da bu tosbağa çıkmıştı...Öyle yavşak yavşak konuşuyor,olur olmaz sorular soruyor,aklınca Nuh ve taifesi ile dalga geçiyordu.Nuh bu tosbağaya son bir şans vermek istedi.Dedi ki"Ey gafil,doğru yola gel...Buradaki herşey Tanrının mucizesidir,her şeyin mantıklı açıklamasını bekleme..." Ama tosbağanın akıllanmaya niyeti yoktu."Ben" dedi"keriz değilim.Her şeye saf saf inanmam."Nuh umutsuzca başını sağa sola salladı.Bu tosbağa için yapılacak tek şey kalmıştı.Gemiden aşağı atacaktı puştu...Ama tosbağa böyle bir şeyin olabileceğine hiç ihtimal vermemişti.Sanıyordu ki o alternatifsiz,onun yeri dolmaz.Nuh onu atmaya karar verse bile,dişisi kendisine sırılsıklam aşık olduğu için,Yalvarıp yakarır,Nuh'u vaz geçirir.Fakat Nuh'un yeni bir erkek tosbağa bulmak için zamanı vardı.Dişi tosbağanın da umurunda değildi eşinin gemiden atılacak olması.Kendi istemişti...Tosbağa gemiden sepetlendi..Gelene ağam gidene paşam deyin lan..Tutun çenenizi,tutmazsanız kulağınızdan tuttuğu gibi atarlar aşağı..Hele AKP'nin saltanat koltuğunda palazlanıp iyice kıç göbek saldığı bu devirde iyice korkun.Onların sulu zırtlak demokrasi pozlarına da hiiiç aldanmayın.Yakında gösterecekler size hoşgörü neymiş,farklılıkları kucaklamak(kucağa oturtmak) nasıl olurmuş...

17 Ekim 2010 Pazar

AK SAKALLI DEDENİZ SİZLERE DERT DEDELİĞİ YAPMAYA DEVAM EDİYOR!...


470 YAŞINDA HİP HOPÇU,İYİ ŞARAPTAN VE KADINDAN ANLASA DA,KENDİNİ HAK YOLUNA ADADIĞINDAN DÜNYA NİMETLERİNE SIRT ÇEVİRMİŞ, KENDİSİNİ İNSANLARIN DERTLERİNİ DİNLEYİP DİLEKLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEYE ADAMIŞ AK SAKALLI DEDENİZ RÜYANIZA GİRMİYORSA BİLE SORUN DEĞİL...ONA YAZIN,SEVGİYLE KALIN...



Abdul Durabdul

Ak Sakallı Dedecim,
Satırlarıma başlamadan önce mübarek ellerinizden öper,Cenabi Hak’tan sizin gibi mübarek insanları başımızdan eksik etmemesini dilerim.Dedecim,6 ay önce sakalı boklu bir moruk rüyama girdi..Bu sizin resminiz var ya,aynı bu resimdekine benziyordu.”Ben aksakallı dedeyim..Bana 3000 lira borç ver,bir hafta sonra ödeyeceğim ..Geldiğim zaman ne dileğin varsa gerçekleştireceğim” dedi.Ben de bu puştu siz sandığım için,düşünmeden verdim.Sabah kalktığımda gerçekten de paralarımdan 3000 tl eksik olduğunu gördüm.Fakat gidiş o gidiş!...Bu şerefsiz,bu dolandırıcı adi herif,sizin suretinizde görünüp ,kimbilir daha kimleri dolandırdı,hiç bilemem..Yav dileğim 3 milyon lira sahibi olmaktı.Hayır 3 milyon işimi tam görmez ama neyse..Dedecim o pezevengin aldığı 3000 lira ile beraber artı 1 milyon lira nasip etsen bir de o şerefsizin anasını öpsen,ben de senden çok duacı olurum be…Hanimiş benim nur yüzlü dedecim!...


Ak Sakallı Dedecik

Olur yavrum olur..Babayı olur!..Lan o lafları yediririm sana,asıl sensin sakalı boklu…Kuşbeyinli sen de!...Olayı çarpıtma şimdi.Ben senden 3000 lira borç istedim mi istedim.Senden 1 hafta süre falan da istemedim.Yalan konuşup bulandırma ortalığı,puştluğun alemi yok!...İkinci olarak,ne kadar paraya ihtiyacın varsa o kadar para nasip edeceğim dedim..Hadi demedin de!...Ben hesapladım senin toplam 126 bin liraya ihtiyacın var..Senin evin var,araban var,ne yapacan 3 milyon lirayı,top?!...İşin gücün karı kız hovardalık..Bilmiyo muyum sanıyorsun?öküz!..Ben sana 3 milyon kazandıracam,sen gidecen elin orospularına yedirecen di mi?Kadir mevlam para nasip etmek bir yana,senin gibileri ile muhatap olduğumu duysa,evliyalık mertebemi elimden alır be!..Senden aldığım 3 bin liraya gelince.Bunu unut.Bir daha da ne bir evliya ile aşık atmaya kalk,ne de böyle laubalilik yap..Oldu mu kıçımın kenarı!...

Slim Halimselim

Lan Bana bak moruk.Ak sakallı mısın çok sakallı mısın,her neysen, kendine gel…Dedeysen dedeliğini bil!..Lan senin ne haddine bizim gibi has hip hopçularla aşık atmak?Sağda solda diyormuşsun ki,bu alemin bir numaralı hip hopçusu benim.Ben ve grubuma da dil uzatıyormuşsun.Bana bak.yaşlı başlı adam demem,vallaha kötü çizerim haberin olsun.Git namazını kıl,ayet el kürsini oku,Allahına dua et..Hiphop senin neyine?..Hip hop genç işidir…Bu yaşına kadar nerdeydin ulan ispinoz?Bana bak,senin ne nefesin yeter bu işe,ne de tipin müsaade eder..Adam gibi çekil,bir daha da Harlem’e adımını atma!..Bir daha duyarsam buralarda olduğunu,şerefsizim ameliyat eder,anında böbreğini alır,eline veririm…Sonra demedi deme!…



Ak Sakallı Dedecik

Bana bak,benimle konuşurken terbiyeli ol, çuvaldızla dikerim,bi daha da açamazsın o kapçık ağzını…Hödük!...Lan etrafta olmadığım zamanları fırsat bildiniz,hip hopçu geçiniyorsunuz değil mi?Senden hip hopçu olmaz,olsa olsa torbacı olur…Yamuk!...Siz kim oluyosunuz da ben sizi adamdan sayıp kendime rakip olarak göreceğim ha?Lavuk!...Alayınız gelse ak Sakallı dedenin çeyreği bile etmezsiniz..Olsanız olsanız müsvettem olursunuz?Şunu bil ki,ben yalnızca sırlar aleminin Ak sakallı evliya dedesi değil,hi pop aleminin de nur yüzlü Dedesiyim…Aklın olsa idi,böyle dejenere olmuş bir torbacının ağzı ile bana sataşmaya kalkacağına,Ak Sakallı dedenin yeteneklerinin yüzde üçüne sahip olbilmek için gece gündüz yalvarırdın Allahına…Bir daha da benimle konuşurken ağzını bozma,şerefsizim o yamulmuş ağzını iki misli çarpık hale getiririm…Haberin ola!...


Nalan Uykudakalan

Merhaba Ak Sakallı Dedecik!...Ben 28 yaşında seksi,boşanmış dul bi bayanım.Geçenlerde bir nur yüzlü Ak Sakallı Dede girdi rüyama..Ya inanmıyorum onun sen olduğun,ama bu resmine çok benziyodu valla.Bu dede beni rüyamda iğfal etti.O kadar güçlü kollara sahipti ki,karşı koymam mümkün değildi.Ayrıca bağırmak istedim sesim çıkmadı.O yaştan beklenemeyecek bir permormansa sahipti…Defalarca iğfal etti beni.Sonra da dedi ki”sende bu güzellik,bu ateşlilik varken,en has erkeği hak ediyorsun..Çok yakışıklı ve çok zengin bir erkek nasip edeceğim sana…”Fakat dededen bir daha haber çıkmadı,gidiş o gidiş!...Hayır yani ben ihtiyaçları olan genç bir kadınım.Lütfen bana genç,sportif,ateşli,zengin ve zeki bir erkeği nasip et.O dedeyi de tanıyosan söyle ona,lütfen bir daha genç bayanların duygularıyla oynamasın.Sözünü yerine getiremediyse,zararı yok,ara sıra yoklasın beni rüyamda…Ona da razıyım yani!...


Ak Sakallı Dedecik

Yavrucum,seni hatırlayamadım,o dediğin dede ben miyim değil miyim,emin değilim..Benim şehvetle,zevkle işim olmaz,kendimi hak yoluna adamış bir evliyayım.Fakat bizim gibi insanların da kırk yılda bir bile olsa dünyevi zaafları nüksedebiliyor işte.Fakat bana kalırsa sen olayı biraz yanlış tanımlıyorsun.Diyorsun ki,iğfal etti.Zorla olmuş gibi bir izlenim yaratıyorsun..Oysa sen bu işten geyet zevk almış gibisin..Yanılıyor muyum?Sırlar aleminde naçar kalmış benim gibi bir sürü evliya var..Onlardan biri ile böyle şeyler yaşaman,senin de takdis edilmen anlamına gelir..Yani diyeceğim ki,bu kıyağı unutma..Ayrıca kendi adıma konuşayım,benim o kadar çok işim var ki uhreviyatta,benim seninle kaybedecek zamanım yok..Dileğine gelince..Sen böyle kıvırtmaya,hangirdemeye,fingirdemeye,götnü başını sallamaya,memelerini filan bu şekilde teşhire devam et.Senin gibi bir cıvırı boş bırakacak değiller ya,elbette ki kısmetin bol olacak…
AK SAKALLI DEDECİĞİNİZİN YORUMLARINDAN DAHA ÇOK ŞİFA BULMAK İÇİN TIKLAYINIZ

16 Eylül 2010 Perşembe

Bir Halkoylaması fıkrası!...



Referandumdan sonra "pilajlar ve sahiller partisi" CHP'nin bir çok üst düzey parti mensubu üyesinin "evet" oyu kullandığı ortaya çıkınca,Kemal kılıçdaroğlu böyle halt işleyen partilileri toplamış..Başlamış fırça atmaya...

-Yav siz deli misiniz?hadi ben,bir kaza oldu oy kullanamadım..Sizin aklınızdan zorunuz mu var..

Evet oyu kullanan partililer;
-Napalım demişler.İmam osurursa cemaat sıçar!...

Referandum Sonrası Akılda Kalan Sorular!...




Kafamı kurcalayan altışar şıklı halkoylaması problemleri!...

1)"Önemli olan boy değil soy!.. soy!.." diye haykırıyordu Kasımpaşalı Tayyip-ül Recep.Gandi Kemal boyunun ölçüsünü mü almış oldu halkoylamasında?ya hayır oyları fazla çıksa idi?..Soyunun ölçüsünü mü alacaktı Tayyip-ül Recep?...

2)Mitinglerde birbirine laf sokma yarışına girmişti ya bunlar...Kasımpaşalı Tayyip-ül Recep "önemli olan boy değil soy!.. soy!.."lafına karşı Gandi Kemal,"önemli olan boy değil işlev!..işlev!" deseydi,daha mı terbiyeli bir yaklaşım içinde olurdu?...

3)Tayyip-ül Recep "taraf olmayan bertaraf olur!" diye tehdit savuruyordu ya..Peki ne fener,ne gassıray,hiçbir takımı tutmayan bir adam "bertaraftar"mı olmak zorunda idi bu durumda?...

4) "Taraf olmayan bertaraf olur!"diyen Tayyip-ül Recep,halkoylamasının sonucu belli olunca,"Fvet diyen de hayır diyen de kazandı...Türkiye kazandı!" dedi.Peki bertaraf olanlar nolacak?..Türkiye kazandı denildiğine göre onlar yurtdışına mı sürülecek?

3 Eylül 2010 Cuma

KADİRİZM ÜZERİNE



Kadirizm nedir?Bir yaşama biçimi midir?Bir felsefe midir?Hayata karşı bir duruş mudur?Kadirizmi tanımlamak öyle kolay değil,ama Kadri İnanır’ın çağrıştırdığı bir çok şeyle ilintili olduğu kesin..Akla, fikirlerden çok bir imajı getiriyor Kadirizm..Galiba ünlü aktörün,sanat yaşamındaki belli bir filmden sonra başlamış olan bir şey bu,yanılmıyorsam.Altmışlı yılların ortalarında başlayan sinema kariyerinde kendi kuşağının en yetenekli oyuncularından biri olarak bir çok film çeviriyor,”Selvi Boylum Al Yazmalım” ile zirve yapıyor,ama gel gör ki, Türkan Şoray’la birlikte çevirdiği “Devlerin Aşkı”ndan sonra bir haller oluyor ona.Gilda’nın serbest bir uyarlaması olan bu filmde,köpek hırlaması,aslan kükremesi ve yılan tıslamasına benzer bir tavırla konuştuğu,insanı tedirgin edecek kadar vahşi göründüğü bir üslup geliştiriyor.Öyle ki,dost, düşman,erkek ,kadın herkesi tehdit etmeye başlıyor.Arkadaşının kızkardeşine sinirlenip “çalma o şarkıyı” diye bağırıyor,kadın dinlemeyince elinden gitarı çekip alıyor..Kırıyor muydu acaba?..her önüne geleni azarlıyor, fırçasını atıyor..Acaba hızını alamayıp bu filmin setlerinde gerçekten Türkan Sultanı tokatladı mıydı?Neyse efendim,bu filmle o Kadirizm dediğimiz müthiş olayın temelini attı.Bundan sonra da hep benzer tavır ve edalarının egemen olduğu bir üslubu benimsedi.Her filminde biraz daha hırçın,saldırgan,vahşi ve maço,hatta giderek psikopat,ruh hastası bir görünüm aldı.Öyle ki,oynadığı en iyi roller de,Kadirizme en yatkın olanlarıydı.Aklıma “Med Cezir Manzaraları”ndaki manik depresif psikoz tiplemesi geliyor.Bir de “Film Bitti”nin psikopat aktörü.Onun o hırçın,maço edaları hayatına da egemen olmaya başladı.Kadınları dövdü,paparazzileri tartakladı.Çelik’in manken oyuncu sevgilisine tecavüz girişimi iddiaları ile de gündeme geldi.Kadir İnanır,sayısız aşklar yaşasa da,magazin dünyasında görünmüyordu artık.Paparazzileri dövmekle kalmayıp faci şekilde tehdit ediyordu söylentilere bakılırsa.Kadınlara,eşlerine,sevgililerine nasıl davranıyordu bunu da pek bilmiyoruz.Acaba o kadınlar arasında esaslı bir sopa yemeden kurtulanı var mıydı, hiçbir fikrim yok.Belki sandığımdan daha naziktir onlara karşı, istekleri yerine geldiği sürece..Adamın günahını almak istemem,belki gündelik hayatında yumuşak huylu bir adamdır.Ama bu imajı yaratan kendisi,insanlarda elinde olmadan bu çeşit izlenimler bırakıyor.Mesela Komiser Şekspir’de rol gereği giydiği prenses elbisesi onu ne kadar çok germişti,inanmayan izlesin o sahneyi.Acaba o sahneden sonra yaşadığı stresi atmak için yönetmen Sinan Çetin de dahil,herkesi tokatladı mıydı?Yani Ben Kadir İnanır’ı,günde bir iki kişiye sopa çekmeden duramayan bir adam olarak hayal ediyorum hep.Her halde Kadirizm dedikleri bu imaj olmalı.

Anketlerde hala,kadınların gözdesi erkek tipi çıkıyor.Yaşı epey ilerledi,ama maşallahı var,o sinirlenip vahşi bir hayvan şeklini aldığı zamanlar hariç ,çekici bir adam olmadığını kim iddia edebilir?Eh,kadınlar nezdindeki popülaritesini yine kadınların kendisine borçlu olduğuna göre,kimbilir kadınların çoğunda,sopa atan erkeklere karşı ciddi bir zafiyet vardır.Yıpranmamış gözüküyor,o nedenle hala film ve diziler için başrol teklifleri alıyor.İçine atmayan,etrafındaki insanları cezalandırıp tehdit eden baskın maço tiplerin yıpranmadıkları ve geç yaşlandıkları söylenir.Neyse,çok küçük bir ihtimal de olsa,bu yazdıklarımı okuması ve milyarda bir olasılık olarak bir gün karşılaşmamız,yazdıklarımdan dolayı beni hatırlaması olasılığı var..Neme lazım,nolur nolmaz!...İleri geri konuşmayayım iyisi mi,eli de çok ağıra benziyor…

Şimdi “nereden geldi bu Kadirizm üzerine yazma fikri?” diye soranlar çıkabilir.Sinema Dergisi’nin eylül/2010 sayısında kendisi ile yapılmış,anket formunda bir söyleşi var.Her ay başka bir sinema kişisine sorulan Standard sorulara onun verdiği yanıtlar,”Kadirizm” meselesi konusunda kafamı iyice karıştırdı.Şimdi bu sorulardan bazıları ve İnanır’ın verdiği yanıtlara bakalım…
Soru:Favori filmleriniz nelerdir?
Cevap:184 tane filmim içinde çok favori filmim var ki,onları sıraya koyup birkaç tanesini ayırmaya vicdanım el vermez.
(Ne vicdanlı adam!...Oysa soruda favori filmleri soruluyor,kendi çevirdiklerini değil,seyrettiği filmler içinde en beğendiklerini)

Soru :Favori yönetmenleriniz kimlerdir?
Cevap :Çok yönetmen severim.Çoğuyla da güzel filmler çektik ama Şerif Gören tek favorimdir.(bu defa yine,çalıştığınız yönetmenler arasında en sevdiğiniz hangisi olarak anlamış soruyu!..)

Soru:Hangi oyuncuları beğeniyorsunuz?
Cevap:Yerli oyuncuların hepsini severim,özellikle bu mesleği seçtikleri için.(…)Yabancılardan da Marlon Brando ve Gian Mario Volonte’yi severim.(bu defa soruyu doğru anlamış gözüküyor,ama sanki soruyu “oyunculuk mesleğini sever misiniz?” şeklinde anlamış gibi…)

Soru:Yarısında çıktığınız film var mı?
Cevap:İş ahlakım gereği hiçbir filmimi yarım bırakmam.Bırakmak zorunda kaldığım filmler oldu ama bu oyunu sezip fırsat vermedim,içim kan ağlayarak.
(Burada sinemada izlerken sıkılıp çıktığınız film oldu mu?Şeklindeki soruyu,yine kendi filmleri ile ilgili bir soru olarak anlamış!..)

Soru:Sizce son on yılın sinema olayı neydi?
Son çektiğim “Son Cellat” filmine vizyondayken 18 yaş sınırı getirildi.Hem de devletten çekilsin diye para yardımı almış bir filme…
(Müthiş!..Son on yılın sinema olayına bak abi..Bence bu, son on yılın değil,150 yıllık sinema tarihinin olayı!...)

Soru:Hangi konuda güçlüsünüz?
Cevap:Ezilen her insanın yanında olmak ve onu ezenlere tepkimin sert olması.
(Babaların babası,ezenlerin ezeni!...Sert tepkisinin ne kadar korkunç olabileceğini hayal bile edemiyorum.Hayatımda ilk defa ezenlere acıdığımı hissediyorum!...)

Soru:Hangi konuda zayıfsınız?
Cevap:İyi insan olmak için verdiğim kavgada zaman zaman zayıf düşerim.
(Kavgada dediğine göre iyi insan olmak için çok sopa atıyor..Ee yani,zaman zaman yorgunluktan zayıf düşmesi normal bence)

Soru:Ölümden sonra ne var?
Cevap:Bıraktıklarım…Filmlerim…Yeni teknoloji ile hep yaşayacağım,sadece bedenim olmayacak.
(Bu da insanların daha az sopa yedikleri bir dünya anlamına geliyor her halde!...)

Soru:En büyük hayaliniz nedir?
Cevap:Dünyadaki bütün insanların hiç acı çekmeden yaşaması.
(Bu fantezinin gerçekleşme olasılığı,o hayatta olduğu sürece sıfır!...Ölümünden sonra milyarda bir olasılık da olsa,belki…)

Soru:Bundan 10 yıl öncesine dönseniz kendinize ne öğüt verirdiniz?
Cevap:60 yıldır kendime “İyi insan ol” öğüdünü hiç geriletmeden uygulamaya çalışıyorum.
(Altmış yaşlarında olduğuna göre kendine iyi insan olma öğüdünü anne rahminde ya da bir emzikli bebek iken vermiş olmalı..)

Soru :Sabırsızlıkla beklediğiniz bir film,konser,sanat olayı vb var mı?
Cevap:Bütün sanat olaylarını izlemeye çalışıyorum.Bir sanatçının tek beslenme kaynağıdır çünkü.
(Ama önceki sorulara verdiği cevaplara bakılırsa,kendi içinde olduğu sanat olayları hariç hiçbir sanat olayını izlemiyor.Sinemaya gitmediği de kesin gibi..Marlon Brando öldüğüne göre bundan sonra da gitmeyecek..Kendi filmlerinin galaları hariç)

Soru:Hayatınız bir filme çekilse adı ne olurdu?
Cevap:Hayatım iki saatlik belgesele çekiliyor Hüseyin Karabey tarafından.
(Adı Kadirizm olur muydu?Valla Kadir İnanır’ın beğenmeyeceği bir film olursa vay Hüseyin Karabey’in haline!...)

Neyse efendim…Nedir bu Kadirizm?Benim kafam daha da karışmış durumda bu önemli konuda…Ben çözemedim.Çözen olursa bana da anlatsın…

25 Ağustos 2010 Çarşamba

AZGIN BOĞANIN GAZABI


Boğayı hepimiz gördük...Matadordan yediği kılıç darbeleri yüzünden çok hiddetlenmişti.Tribündekilerin boğanın matadora daha hiddetli saldıracağını sandığı bir anda ,birdenbire tribünlere sıçramak için kullanacağı bir yükseltiye doğru koştu boğa.Şimşek gibi bir buçuk metre sıçrayıp tribündeki seyircilerin içine daldı.Bir anda can pazarına dönmüştü ortalık!Boğa,önüne kim çıkarsa çakıyordu 'Yaradana sığınıp!'Sonuç:40 yaralı.

Hayatım boyunca boğa güreşi seyretmedim canlı olarak.Ama seyretmiş gibi oldum,bazen çok da zevkli olabiliyormuş...Gerçi ağır yaralanıp yoğun bakıma alınan iki kişiden biri 10 yaşında bir çocukmuş.Bu yaşta bir çocuğun başına gelenlere üzülmemek elde değil.Çocuk bile masum değil aslında o arenada.Ona bu ölüm oyununu seyrettirerek çoktan kirletmişler çünkü masumiyetini.

Boğa için hedefini şaşırdı falan diyorlar ama asıl bu defa hedefini tutturdu.Türibündeki o rahat koltuklarında riske girmeksizin bir ölüm oyununu kendilerine zevk ve eğlence yapmanın o ürkünç konforunu yaşayan seyircilere vurmuş oldu ilk defa bir tos.Bunu bilinçsizce yaptığını söylüyorlar,ama hayvanların bilinçleri hakkında ne biliyoruz ki?Hayvancağız asıl hesaplaşılması gerekenin bu kalabalık olduğunu sezmiş olamaz mı?

Boğaya bayıltıcı iğne saplayıp sakinleştirmişler.Sonra da öldürmüşler yani itlaf etmişler onu.Neden?Eee ne de olsa türibündeki seyircileri kendine hedef seçmiş bir boğa o.Belki de sandığımız gibi salak bir boğa değildir,belki de bu başarılı girişiminden sonra her zaman seyircileri hedef seçecek ve onlara ölüm oyunu nasıl oynanırmış,bir güzel göstermek isteyecek.Ne olur ne olmaz!...Neden riske atılsın bu kuduruk boğa dururken o masum ve günahsız seyirciler...Ha bir de mazallah,elde ettiği bu çok özel bilgi genlerine kodlanır ve doğacak çocukları da insanlarla hesaplaşabilen bir türün öncüleri falan olursa?..İnsanlık büyük tehdit altına girer değil mi?Bu söylediklerim uçuk kaçık fanteziler gibi duruyor ama gene de ne olur ne olmaz!...En iyisi itlaf edip kurtulmak bu boğadan abi...

26 Haziran 2010 Cumartesi

Google’a alternatif arama motoru abiler!…Ey Türk!..Titre ve Milli Motoruna dön!…

millimotor

 

  İki sene kapalı kaldıktan  sonra Youtube yasağının kaldırılmasından daha doğal birşey olamayacağını düşünüyorduk.Çünkü örnek aldığımız Avrupa’ya bu yasak yüzünden rezil olmuştuk.Adamlar resmen bizimle dalga geçiyorlardı.”Niye yasaklanmış youtube “ diye bizim vatandaşlardan birine sorduklarında Atatürk’e hakaret eden bir Yunanlının koyduğu video yüzünden olduğunu söyleyince,avrupalının kafası iyice karışıyormuş:

-What?

  Gel de adamlara bu yasağın mantığını anlat anlatabilirsen.Bizde ulusal önderimiz Atatürk’ü koruyan bir yasa var.Kimsenin ona hakaret etmesini istemiyoruz.Buraya kadar anlaşılmayacak bir şey yok.Eh müslümanların Hz. Muhammet ile ilgili hassasiyetlerini bildiklerinden,Atatürk’ün  de o kadar kutsal olması gerektiği akıl yürütmesi ile bu yasağı bir yere kadar anlayabilirler,anlayış gösterebilirler..Fakat bu yasağın kime karşı konulduğunu açıklama çok zor gerçekten.Çünkü videoyu koyan bir Yunanlı.Nereden koymuş.Yunanistandan.Eee bizimkiler niye erişimi engelliyor Youtube’un?Yunanlılar kendi ülkelerinde Atatürk’e hakaret ettiklleri için…

-What?

  Haydi diyelim bu yasağın mantığını şu şekilde izah ettik:Bir Yunanlı o videoyu Yunanistan’dan Youtube’a yüklüyor,ama o videoyu buradan Türk vatandaşları da izliyor.Onurları kırılıyor rencide oluyorlar.Eee Youtube’dan bu videoyu kaldırmasını isteseydiniz diyecek Avrupalı..Nasıl cevap vericez?..İstedik kardeşim ama Youtube yetkilileri  sadece Türkiye’den erişimi engelleyebileceklerini söylediler.Biz tamamen kaldırılmasını istiyoruz.Yunanlıların da Atatürk’ü koruma kanununa uymalarını istiyoruz…

-What?..

  Evet kardeşim,biz,kendilerine karşı zafer kazanmış,kendilerini denize dökmekle övünen Atatürk’e hakaret etmeyi Yunanlılara yasaklamak istiyoruz.

-What?..

  Fakat biz Yunanlılar’ın yedi sülalesine,dinlerine,mezheplerine,fener patrikanesine günde beş vakit sövüyoruz..Ama buuu,ayrı bir konu..

-What?What?!…

   Artık buradan sonra bizim Türkün Avrupalı dostuna bu durumu izah etmesi imkansız.Fakat yine de şu şekilde izaha devam edebiliriz:”Aslında mahkeme kararı ile youtube’a erişim engellenmiş olsa da bu yasağın fiilen işlevi yoktu.Çünkü dns denilen sunucular üzerinden youtube’a girilebiliyordu.Youtube’a sadece Türkiyeden giriş yasaktı,fakat dns sunucuları ile yurtdışından giriş yapar gibi girilebiliyordu.Bu girişler oldukça basit işlemlere dayandığından yurttaşların  bu yasaktan çokça şikayetçi oldukları söylenemezdi.Hatta Başbakan bile Youtube yasağını bu şekilde delmeyi öğütlemişti vatandaşlarına.”

   Avrupalı biraz dudak büker olsa da bir parça tatmin oluyor..kafasındaki karışıklık diner gibi oluyor.Fakat bundan sonra neler olduğunu sorunca Türkün işi yeniden zorlaşmaya başlıyor…

   “ Efendim iki yıl sonra bizim Türk yetkililer Youtube yasağına isyan ettiler..Peki kaldırdılar mı?Hayır..Yasağı daha da ağırlaştırdılar.Dns sunucuları üzerinden yapılan girişleri engellediler.Fakat youtube Google’ın birçok servisi ile ortak protokolü kullandığı için birçok google servisinin  aşırı yavaşlamasına neden olup erişimlerini çok güçleştirdiler..”

  -What??

   “Google Earth,Google toolbar,Analitics gibi ücretsiz Google servisleri aslında youtube yasağı ile ilgili olmadıkları halde erişimleri aşırı yavaşladı..”

 -What??

  “ Ama yalnızca mağdur olan ev kullanıcıları değildi.Google üzerinden reklam veren ve Analitics gibi google hizmetlerini kullanan firmaların sitelerine erişim güçleşti.Zarar etmeye başladılar.”

-What???

Ulaştırma bakanı ve bilgi iletişim değerlendirme kurumuna göre bu yavaşlamanın sorumlusu Google,youtube,reklam veren firmalar ve muhalefetti.Google youtube üzerinden reklam alıyor fakat vergi ödemiyordu.Birçok ülkeye yerli sürüm yaptığı halde türkiye için yapmıyordu.Türk yetkililerin telefonlarına cevap vermiyorlardı.Türkiye’de irtibat bürosu açmamışlar ve youtube yasağını kaldırmak için mahkemeye müracaat etmemişlerdi.”

   Avrupalının kafası karışmış ama olayı anlamak için Türk dostuna soruyor:

 -Google neden sitesine erişim engelli olduğu halde vergi ödesin?

- Çünkü gelir elde ediyor..

-Ama siz erişimi engelleyerek onları zarara uğratmıyor musunuz?

-Fakat  bunun sorumlusu kendileri kardeşim.Neden mahkemeye müracaat edip yasağı kaldırmıyorlar?

-Belki de Türk yetkililerle sorunu müzakere edmeyi uygun görmüşlerdir.Google yetkilileri Türk yetkililerle görüşmemişler mi?

-Görüşmüşler.Youtube sözkonusu videoya Türkiyeden erişimi engelleyebileceklerini söylemişler.Ama Türk yetkililer kabul etmemiş.

-Neden?

-Videonun tamamen kaldırılarak Yunanlılara bile yasak olmasını istiyorlarmış bizimkiler..

-What???

-Google yetkilileri Youtube’un  iki ayrı sürümü olmasını,yerli ve global sürüm olmasını,Türkiye’deki yasakların sadece yerli sürümde uygulanıp global sürümün olduğu gibi kalmasını önermişler.Fakat Türk yetkililer istemedikleri bütün videoların bütün dünyada yasak olmasını istiyorlarmış.Kendi yasalarımızı dünyanın her yerini kapsayacak şekilde genişletilmesini istemişiz..

-What?What??What???What???

  Avrupalı bizim yetkililerin deli olup olmadıklarını öğrenmek isteyecek:Türk de hepsinin akıl sağlığının yerinde olduğunu söyleyecek.Acaba doğru mu?

  Neyse…Milli arama motoru yapıldı da kurtulduk Google’dan!Her açılışta istiklal marşı çalıyor.Haydi bakalım arayın Atamıza,ecdadımıza söven o edepsiz videoları.Zırnık bulamazsınız zırnık!…

   Eyy Avrupalı,sen de bizim mantığımızı çözemiyorsan mantıksız olan sensin ulan!Bırak Google yandaşlığını,titre ve aramıza dön!Dilini ve dinini değiştir..Sünnet ol,gel.O zaman rahat rahat anlaşırız…

Milli arama motorunda arama yapmak için resmin üzerini ya da burayı tıklayın

25 Haziran 2010 Cuma

ABD’nin Şaban’ı nasıl olurmuş bir görelim!…

ladin_avcisi

    Bu adam ABD vatandaşı Gary Faulkner…Bir gazeteci topluluğuna demeç veriyor.Yaptığı işten gururlu ve keyifli görünüyor.Arka planda iki gazetecinin yüzleri görünüyor.Bir tanesinin yüzündeki ifade çok açık.Bir insan,bir salak gördüğü zaman yüzü hangi şekli alıyorsa,o şekli almış!…

    İşsiz ve ölümcül böbrek hastasıymış.Kore dövüş sanatı Hapkido ustası imiş!..Bin Ladin’in başı için ABD 25 milyon dolar ödül koymuş ya,bu zatı muhterem ,hem bu ödülü almak,hem de çok sevdiği vatanına hizmet etmek için yanına samuray kılıcı,gece görüş dürbünü amış,Pakistan’a gitmiş.Yakalanıp geri yollanmış.Kim yakalamış?Abd mi,yoksa Pakistanlı yetkililer mi?Radikal gazetesinin haberinden anlaşılmıyor..Havaalanında meraklı gazeteci topluluğuna “Tüm isteğim birazcık dinlenebilmek” demekle yetinmiş.Ladin’i avlamak için çok para ve zaman gerektiren bir işe giriştiğini belirtip “Bunun şahsımla ilgisi yok. Amerikan halkı ve dünyanın meselesi. Bu tür insanların bizi korkutmasına izin veremeyiz” diye konuşmuş.

    Misyonu yarıda kalan Faulkner, ‘Dönecek misiniz’ sorusuna “Kesinlikle. Ağustos sonunda öğreneceksiniz” yanıtını vermiş.Kardeşine herhalde “Ağabeyiniz  deli mi?” diye sormuş olmalılar ki ,“Ağabeyim deli değil. Ülkesini deli gibi sever ve Ladin’in bu ülkeye yaptığını unutmadı” diye yanıt vermiş geçen hafta Doktor kardeşi Scott.Faulkner’in bu girişiminin Bin ladn avcılığını artıracağı söyleniyormuş…

    Aklıma acayip bir film senaryosu geldi.Bu adam birkaç ay sonra tekrar dönüyor Pakistan’a.Bu defa yakalanmamayı başarıyor.Pakistan’da kendisi gibi Bin ladin’i arayan bir sürü ABD’li çatlakla karşılaşıyor.Cesaret ve çatlaklık konusunda kendini yarı yolda bırakacak bir sürü adam ilk başta moralini bozuyor kahramanımızın.Fakat daha sonradan hedefine ulaşabilmek için bu adamlardan yararlanmaya karar veriyor.Bir ninja örgütü kurup başına geçiyor.Başlıyorlar o yüksek dağlarda Bin Ladin aramaya…İlk icraatları da kendi içlerinden birini infaz etmek oluyor.Çünkü bu çatlaklar o dağlarda aç kalınca,açlığa dayanamayan zır delilerden birini,samuray kılıcı ile çete üyelerinden birinin kellesini uçurup etini gizlice yemek isterken yakalıyorlar.Bu adamı ölüm cezası ile cezalandırıyorlar ve o sarp ve çıplak dağlarda yiyecek bulamayacaklarını bildikleri için,infaz ettikleri adamı ve onun kurbanı olan çete üyesini yiyerek hayatta kalmaya karar veriyorlar.Bu deli çetesinin içinde çok iyi bir aşçı da var tabii.O etlerden Fransız usulü et yemeği yapıyor onlara..Bin Ladin’i yakaladıkları güne sakladığı kırmızı şarapla beraber et yemeklerini yiyorlar!…Daha sonra yollara düşen çete üyeleri ani bir baskınla Talibanlılar tarafından yakalanıyorlar.Çete üyelerinin  sözde tanınmamak için büründükleri garip kıyafetler nedeniyle,Talibanlılar, bu adamları el kaideye katılmak isteyenler zannediyorlar.Bunların ajan falan olabileceklerinden de şüphelenmiyorlar.Çünkü her biri o kadar üşütük ki,ajan veya istihbaratçı olmaları olanaksız.Bizim Şaban,ötekilerden daha zeki olduğundan durumu kavrayıp,örgüt üyelerine amaçlarına ulaşmak için el kaide sempatizanı gibi davranmaları gerektiğini anlatıyor.Sonra talibanlılar bunları el kaide örgütünün sorumlularından birine götürüyor…

   Hayal gücünü işletince neler çıkar daha neler.Mesela Bin Ladin’in aslında Amerikan gizli servis üyesi olduğunun ortaya çıkması.Bizim Şaban’dan bile daha fazla Amerika’yı sevdiğinin anlaşılması.11 eylül saldırılarının ABD’nin yeni dünya saldırgan politikalarına kılıf hazırlamak için ABD  derin devletinin bir komplosu olduğunun anlaşılması…Bin Ladin’in vatan sevgisinden gözleri yaşaran Şaban’ın yine de onun başını götürüp ödüle konma sevdasından vazgeçmemesi…Falan filan.Ve dönüşte kendi kendisine karşılama töreni yapan kitleye,çuvaldan çıkardığı,üzerinde binlerce sineğin uçuştuğu feci derecede kokmuş başı havaya kaldırıp gösterdiği muhteşem bir final sahnesi..

     Belki de ileride gerçekten de böyle şeyler olduğunu duyarız.Bana bu film fikrindeki olaylar hiç de gerçek dışı ve absürd görünmedi çünkü…

Haberi okumak için    tıklayınız

30 Mayıs 2010 Pazar

SİGARA TİRYAKİSİ KARGALAR!…

 

tiryaki_ kargalar

Lan bu kargaları tanıyorum ben be…Maldivlere nasıl gitmişler niye gitmişler çözemedim ama tanıyorum bunları ben..Fakat hangisi hangisiydi çıkaramadım.

   Bizim mahalleden Dursun mu desem?İşyerinden Hüsrev mi Zeliha mı desem?..Okul arkadaşım Bahattin mi desem?..Kesin bunlar..Ama hangisi hangisiydi ya?Mutasyon geçirip kargaya dönüşen eş dost tanıdık çok.Ama hangisi hangisi?

  Herhalde buradaki sigara yasaklarından bunaldılar,ta Maldivlere gittiler orada rahat,huzur bulacaklarını umarak.

  Eskiden,ta bir zamanlar bende bunlar gibi günde iki paket zıkkımlanırken can ciğer kuzu sarmasıydık.Sigarayı bıraktığımdan beri pek muhatap olmuyorlar benimle.Aslında ben de yüz göz olmak istemiyorum onlarla.Çünkü iki dakikada on tane sigara içmişim gibi ciğerlerimi dumanaltı ediyorlar.Çok içtin desem,yeter artık desem,zıkkımın pekini iç desem,suratıma bakıp bakıp yüksek sesle höykürüyorlardı:

-Gaaaaakkkkk!…

Gittiniz de kurtulduk lan.Gelmeyin kalın oralarda lan..

-Gaaaakkkkk!…

Sigaranın üstüne yazılıyormuş sigara içmek öldürür falan..Ne gam ne kasvet bunlara?Anneleri zamanında şöyle yazardı paketlerinin üzerine:”Bok iç!” Ama tınmadılar..Sigara bulamadıkları zaman,kültablasında kalan izmaritleri içiyorlardı.Onu da bulamadıkları zaman afedersiniz,belki de bok içiyorlardı.Şöyle kurumuş,gevrek olmuş tezeği(!) sarıp afiyetle içerler bunlar…

  Eskiden bunlara “sigara içmek öldürür” şeklindeki uyarıyı hatırlatınca şuna benzer cevaplar verirlerdi:

-Ben doğarken ölmüşüm..

-Hızlı yaşa çabuk öl..Cesedin de hızlı ve genç olsun..

-İçmezsem sarhoşum,içersem berduşum.Gecem dönmüş gündüze,ne kalmış benden geriye?

-Sana ne lan,sen mi ölmeyi düşünüyon yerime?

-Azrail arkadaşımdır torpil geçer..Daha senin gibi nicelerini gömerim..

     Sigara yasakları yokken ses çıkaramazdık bunlara.Lütfen kapalı yerde içme sağlığımla oynama demek ne haddine?burnunun üstüne yerdin anında yumruğu…Kaç tane astımlı ellerinde kaldı bunların?Sigara içmeyen anneleri 60 yaşında akciğer kanserinden gidenler oldu;yine de sigara paketlerine şevkatle bakıp “sana daha nice anneler feda olsun dediler;canım sana feda olsun” dediler!

    Bir zamanlar kartaldılar;şimdi ise turistlerin sigarasını çalan karga onlar…Bir bıraksalar,anında insana dönüşecekler ama,yok bırakmazlar!..

   - Bırak artık oğlum şunu,kargalıktan hayır gelmez…Dön aramıza..

  - Gaaakkkkkk!!!!….

18 Mayıs 2010 Salı

Dünyanın en eğlenceli 10 mesleği

Yaptığınız işten sıkılıyor musunuz? İşte size dünyanın en eğlenceli 10 işi...

ada bakıcısı
34 yaşındaki Ben Southall ve  6 ay bakarak 111 bin dolar kazanmasını sağladIğı    cennet Hamilton Adası

Dünyanın en eğlenceli 10 mesleği
Yaptığınız işten sıkılıyor musunuz? İşte size dünyanın en eğlenceli 10 işi...
Ntvmsnbc .com’un haberine göre dünyanın en eğlenceli 10 mesleği..Biz bu meslekleri n perde arkasını irdeledik..İrdelerken,bu mesleklerin bir kısmının resmen “pipi ile para kazanmak” olması nedeniyle elimize pipi gelmesin diye dikkatli olmaya çalıştık ve çok rahat ve zevkli görünen bu mesleklerin perde arkasında hangi çapanoğlu varsa onu ortaya çıkardık…  
Ada bakıcılığı: 34 yaşındaki Ben, Southall’ın Hamilton Adası’na 6 ay bakarak 111 bin dolar kazanmasını sağladı.
    Sanıyorum gazetelerden ya da televizyonlardan dünya güzeli adada gayet kıyak bi ücretle ada bakıcısı arandığını duymayan kalmamıştır…Dolgun ücretle ada bakıcılığı ilanı ile amaçlanan,adanın reklamını yaparak isminin duyulmasını sağlamaktı..Bu reklam sayesinde ada turizmi resmen patlamış..Ama ada bakıcısı Ben’e dünyasını dar etmişler..Sen ada bekçisisin diye adada oluşan her türlü vukuat için para cezası uygulamışlar.Adam ücretini alamadığı gibi 110 bin dolar da borçlu çıkmış..
Hayat kadını testçisi: Model ve DJ olan Jaime Rascone Şili’nin ünlü mamalarından Madam Fiorella’ya işe alacağı ve en önemli müşterilerine sunacağı kızları son bir denemeden geçirme teklifi götürünce hayatının işine sahip oldu. Fiorella’nın işe alacağı kızları bir gün içinde test eden Rascone görüşlerini rapor olarak patronuna sunuyor. Rascone ayda bir kez bu işi yaparken yılda 70’e yakın kızı teste tabii tutuyor.
  He he he he…Ne güzel iş di mi?Madam Fiorella’ya düşen öyle sıradan hatunlar değil,bir içim su cıvırlar…Üstelik bu kızlar, Jaime Rascone’ye kendilerini beğendirmek için her türlü muameleyi çekmek zorundalar…Ama kazın ayağı öyle değilmiş..Meğerse Madam Fiorella,nonoşları da pazarlıyormuş.Roscane bir sürü herifi denemek zorunda kalınca işin zevki kaçmaya başlamış..Ama bir de sosyetik bayanlar için jigolo erkekleri denemek zorunda olduğu söylenince zavallı Jamie’nin hayatı kabusa dönmüş.Kendisine gönderilen en son jigolo bir zenciymiş ve herifte 28. cm malafat  varmış.Zavallı Jamie heriften kurtulmak için ikinci kattan atlamış.Ölmemiş ama her tarafı kırılmış.Sonra da bu işlere tövbe etmiş…
Şarap tadıcısı ve blogcu: Hardy Wallace ayda 10 bin dolara şarapları tadarak onlar hakkındaki bilgileri facebook ve Twitter adresinde güncelliyor.
    Başlangıçta her şey güzel gidiyormuş,ama Hardy içki beleş diye her gün şişelerce çaşrap devirmeye başlamış.En sonunda alkolik olmuş çıkmış.Üstelik o kada pislikmiş ki işten atmalarına rağmen “bana şarap verin lan!” diye her türlü pisliği yapıyormuş.Ondan kurtulmak için bir mahzen dolusu şarabı tazminat olarak ödemek zorunda kalmışlar…
Şeker tadıcısı: Harry Willsher ise gizli tariflerle yapılan şekerleri tatmak. Bu en iyi iş olarak görülmese de en tatlısı olduğu aşikar.
  Amma dedik ya kazın ayağı öyle değil..Herife şeker diye uyuşturucu veriyorlarmış meğerse..Uyuşturucuya alıştırıp herifin zavallı görünsün diye kolunu ve bacağını kesip dilenci yapmışlar..(bu bana pek mantıklı gelmedi..Muhabirimiz işin aslını feslini araştırırken yanlış istihbarat almış olabilir..)

Prezervatif testçisi: Durex 18 yaş üstü bir grup Avusturalyalıyı ürünlerini test etmesi için işe aldı. 60 dolarlık ürün verilen kişiler 200 farklı pozisyonluk durumda prezervatifleri test ediyor. Şanslı çalışanlara 1000 dolar da bonus veriliyor.
   Pipi ile para kazanmak!..Hem mala vurmak,hem de üste para almak..Ulan erkek milletinin yüzde doksanının hülyası,ütopyası be!...Amma, dedik ya kazın ayağı öyle değil..Yada bu işin altında bir sapanoğlu yatıyor…Prezervatiflerden biri patlak çıkınca denediği hanım hamile kalmış.Onunla evlenmek zorunda kalmış.Şu aralar bu son derece dırdırcı karıdan boşanmak uğruna servetinin yarısını fedaya hazırmış…
World of Warcraft oyun testçisi: Dünyanın en meşhur oyunlarından World of Warcraft (Wow) oynayan ve iki 80. seviyeye gelerek saatte 200 altın kazanabilenler oyunun yeni sürümünü önceden test etmek için işe alınıyor. Tabii günde en az 4 saat bu oyunu oynamak seçilmek için artı bir şans yaratıyor.
  Bu işin altındaki çapanoğlunu bulmak için muhabirimizin araştırma yapmasına gerek kalmadı..80. seviyeye gelenler,ekmek ve su dışında hayata boş vermiş,en az günde onsekiz saat oyun oynayan zavallı oyun bağımlıları değil mi?Yok abi bunlara Çinlilerin yaptığını yapacan…Çinliler gibi,aşırı oyun bağımlılarını toplama kamplarına toplayıp eziyet ve işkence ile bağımlılıklarını tedavi edecen…

Müze eğlence müdürü: 6 yaşındaki Sam Pointon York bölgesinde bulunan Ulusal Demiryolu Müzesi’ne oyuncak trenini kullanmaktaki başarısını anlatan bir mektupla başvurmuş. Yetkilileri etkileyen bu mektup sonunda 6 yaşındaki Pointon şu an müzenin eğlence müdürü.
  Yazık zavallı çocuğa..Saat sekiz akşam beş..Akşama kadar bir sürü embesili eğlendirme sorumluluğu taşı..Daha onun eti ne budu ne?Bu batılılar,lafa gelince mangalda kül bırakmazlar..Yok efendim şu ülkeyi demokratik olmamakla,bu ülkeyi insan haklarına önem vermemekle suçlarlar..Kendileri düpedüz çocuk işçi çalıştırıyorlar..Çocuk küçük diye çikolata ve şekerle kandırıp maaş vermiyolardır gavat herifler…
Google haritası için kameralı bisikletçi: İki şanslı bisikletçi Google tarafından işe alınarak, bisikletlerinin arkasına asılan kameralar sayesinde başkent Paris’te arabaların giremediği tarihi yerlere gidiyor ve fotoğraflarını çekiyor. Bisikletçiler turlarını yineleyerek Google haritasına da yeni fotoğraflar gönderiyor.
  Bu çocuklardan biri mafya mensubu gansterlerden feci bir dayak yemiş..kamerası kırılmış.Ne bilsin zavallı o sokakta fotoğrafını çektiği heriflerin mafya olduğunu?..Öbür çocuk da olayı duyunca işi gücü bırakıp Paris’i terk etmiş…Marsilyaya yerleşmiş…

26 Nisan 2010 Pazartesi

Flaş…Flaş…Yarış Atlarına tecavüz eden atın sahibi bulundu…Yarış atlarının sahibi tecavüzcü atın sahibini mahkemeye verdi…Muhabirimiz duruşmadan bildiriyor…

yazık oldu gülizara

Yarış atlarına tecavüz haberi                    Tecavüzcü atın sahibi Abbas

  İzmir’de yarış atlarının barındığı bir çiftliğe saldırarak,5 yarış atına hunharca tecavüz eden azgın aygır “Coşkun’a bir yular vurarak ahıra hapsetmişti,kısrakların sahibi mağdur iş adamı hatırlarsanız.”Suçlu elimizde ama ne yapacağımızı bilemiyoruz” diyordu.Zararını 380.000 Tl olarak hesaplamışlardı,sahibini bulabilirlerse dava açacaklardı..

     Mağdur iş adamı İ. A.  olayı  “talihsiz bir  iş kazası” diye  geçiştirip,Coşkun’u köfte sucuk yapan seyyar kebapçılara “hayrına” vermeye hazırlanıyordu ki,kulağına gelen bir haber onu heyecanlandırdı.Meğer bu at,10 km. ötede bir ahır çiftlik karışımı bir bahçede sütçülükle geçinen Deli Abbas lakaplı bir adamınmış.Sütçü deyip geçmemeliymiş ona,İzmir’in çok sayıdaki semtine  süt satan bir “at arabası filosunun” sahibiymiş!...Herif iyi para kazanıyormuş,söylenilenlere göre 7-8 tane apartman dairesi sahibiymiş.Beş altı tane oğlu süt satmaya gidiyormuş,bu da ineklere  ve atlara bakıyormuş.

    Kızıl saçlı,uçuk çiçekbozuğu tenli,kocaman kocaman çilleri olan,hep bir karış sakalla gezen,çatık kaşlı,at kokulu,kıl bir herifmiş bu Abbas.Elinde hep kızılcık sopasıyla dolaşır,ola ki çiftliğine izinsiz biri girsin,ona dar edermiş  dünyayı kızılcık sopasıyla!..Bahçesindeki meyve ağaçlarına dalan çocukları Allah yarattı demeyip öldüresiye dövdüğü için lakabı Deli Abbasmış.Az konuşur,bahçesinin kenarındaki yoldan geçenlere de sanki yol da kendininmiş gibi pis pis bakarmış.Bir tek Durali varmış kapıcılık yapan,onunla konuşur,anlaşırmış.Başka da kimse ile konuşmazmış.Karısı ve çocukları ile bile çok mesafeliymiş.Böyle herkesten kaçmasının bir nedeni de kulağının birinin sağır olmasıymış.Bir kaç kere tekrarlatırmış,bağırmazsan hiç  bişey anlamazmış….

    Zavallı işadamı İ. A., atın sahibinin Abbas olduğuna birkaç da şahit yazdırmış,350.000 tl’lik zarar ziyan davası açmış.Abbas Mahkeme tebligatını okumuş,bir şey anlamayınca oğullarından birine okutmuş.Oğlan durumu çakmış”baba” demiş,”bizim at böyle iken böyle yapmış.Zararı varmış atların sahibinin.Para almak için vermiş mahkemeye”.Abbas ne kadar istediklerini öğrenince henüz dünyada oğulları dahil kimsenin duymadığı sunturlu küfürler savurmuş ve tebligatı cart curt yırtmış.Oğlu babasını”Aman baba..Mahkemeden kaçılmaz.Bu adamlar çok kuvvetli,bir de avukat tutalım” deyince oğlunun anasına küfürler savurup,oğlanı kızılcık değneği ile kovalamış.Ama tek dostu Durali onun anlayacağı dille işin ciddiyetini anlatınca mahkemeye gitmeyi,hatta avukat tutmayı kabul etmiş…

   Bundan sonra bir duruşmada hakimin Deli Abbas’ı nasıl sorguladığını naklen yayınlıyoruz.

 Hakim:Abbas Soyluoğlu sen misin?

Abbas:Höööö?(anlamadım demek istiyor,avukatı kulağına yüksek sesle hakimin dediğini tekrarlıyor)

Abbas:Benim sayın amirim..(salonda gülüşmeler)

Hakim:”Yarış atları ile çiftleşen bu at senin mi?”

Abbas:”Benim değil,amirim!(gülüşmeler)

Hakim:Bana amirim deyip durma be adam!

Abbas:Hööööö?(hakimin söylediklerini anlatıldıktan sonra:Başüstüne amirim!(Gülüşmeler)

Hakim:Davaya cevap yazısında “at benim”demişsin,şimdi değil diyorsun.Bak seni yalan beyandan içeri attırırım.

Abbas:Höööö?(gülüşmeler)Durum kendisine izah edildikten sonra tekmil verir gibi:Benimdir sayın hakimim!(Gülüşmeler)

Hakim:Davacı senin atına sahip olmadığın için bu zararın meydana geldiğini söylüyor..Niye atını bağlamadın?Kaçmasına neden oldun?

Soru avukat tarafından kendisine yüksek sesle anlatıldıktan sonra Abbas:Her zamanki gibi ahırın önündeki çayırda otlamaya bıraktım.Kaçıp getmiş dürzü ne edeyim?(gülüşmeler)

Hakim:Niye uzunca bir yularla bağlayıp da otlamaya bırakmıyorsun onu?

Abbas:Bu ne ağnar(anlar) yuları neyi sayın hakimim…Evi bağlasan evi de sürükler götürür..(gülüşmeler)

Hakim:İyi ama bak ne haltlar yemiş atın.Başkasının dişi atları ile çiftleşmiş,sahibi zarara uğramış.

Abbas:Höööö?( avukatı kulağına yüksek sesle hakimin dediğini tekrarladıktan sonra)Ben ne edeyim sayın Hakimim ben mi dedim bu a….   kodumun atına get de elalemin gancık atlarını kerk diye?(Salonda bir kahkaha patlıyor.Ama  20 yıllık asliye hakimi yine de ciddiyetini bozmuyor)

Hakim:Sözlerine dikkat et,küfür müfür etme,buranın mahkeme olduğunu unutma!...

Abbas:Höööööö?(Gülüşmeler)

Hakim:İfadenden  yeterince dikkatli olmadığın anlaşılıyor.Şimdi senden dünyanın parasını istiyorlar.Ne yapayım ben sana?

Abbas:Sayın hakimim onu da(atı) beni de affedin.Bir eşşeklik etmişiz eşekliğimize verin..(salonda gülüşmeler)Hele bu at,bu hayrını görmediğim at,buna eşşek lafı az gelir bu tam eşşoğlueşşek,ocağıma incir ağacı dikecek hayvan oğlu hayvan!Godoş oğlu godoş!...(Salonda bir kahkaha..Hakim bile belli belirsiz gülümsüyor)

Sonra şahitler dinleniyor.Şahitler Abbasın atını bazen bağlı olarak,bazen de bağlamadan yayılmaya bıraktığını,çitlerin yeterince yüksek olmadığını,Abbası sık sık elinde kızılcık değneği ile at aramaya gittiğini söylüyorlar…

Hakim olsanız ne karar verirdiniz?Gerçi Abbas’ın avukatı güzel bir savunma yaparak tanık ifadelerinin çoğunu çürütüyor.Olayın meydana gelmesinde Abbas’ın hafif kusurlu olduğu anlaşılıyor.Tazminata hükmediyor hakim ama,yarış atlarının sahibinin ummadığı kadar küçük bir meblağa…Atların sahibi avucunu yalıyor,üstüne bir bardak soğuk su içiyor…

ZAVALLI YARIŞ ATLARININ BEŞİNE BİRDEN TECAVÜZ EDEN(BEŞ POSTA ATAN) MENDEBUR BİR HAYVAN GÖRMEK İSTERSENİZ,BU YAZIYA GÖZ ATIN!…

yazık oldu gülizara

  Ulan mendebur hayvan seni,cenabet…münafık!...yok ne diyeceğimi bilemiyorum..Hayvan,hayvan işte!..Bana kalırsa bir yaratık hayvanlık yapmadan ona hayvan denmemeli…Ama senin yaptığın hayvanlık işte…Hayvanlığın dik alası!..Hayvan!...Hay-van!Hayvan oğlu haaayyyvaaannn!!!

  Sen tut,yan bahçedeki çitlerin üstünden atla,saf kan yarış atlarının olduğu çiftliğe gir,beş tane zavallı kısrağa tecavüz et…Bir iki değil,beş!Üstelik de bunlardan biri taymış…Hem de yarışa hazırlanan bir taymış..Saf kan ingiliz..Adı da “Happy Girl”müş…Yani mutlu kız!mutlu kızı mutsuz derbeder ingiliz dulu yaptın lan..Daha onun eti ne?Budu ne?Genç kızlığını yaşatmadan,zavallı bir yetişkin kadın yaptın lan…Tu senin soyuna sopuna!...Tu!Tu!...

   Oğlum senin soyunda sopunda dük var mı kont var mı?Ademden bu yana 72 göbek ırgatsın ulan sen..Senin ne haddine bunca soyu belli,sopu belli,sülalesi aristokrat beş tane hatunu düdüklemek?Küstah!Haddini bilmez!...

    “Happy Girl” gebe kalmasın diye yalvarıyormuş sahibi..Böyle bir facia gerçekleşirse-Allah korusun-bu mutsuz kız bundan sonra yarışamayacağı gibi,senin piçini doğuracağı için soyu sopu da bozulacakmış…Sırf  o azgın zevkin uğruna o kızı da,öbür atları da,sahibini de mutsuz ettin,mutsuz da ne kelime,hayatı zindan ettin onlara lan…Zindan ettin!..

   Yalnız onlara değil,bu trajik olayı duymuş olan bizleri de mutsuz ettin.Utan utan!...

   Tam beş kıza birden..Otomatiğe bağlı gibi yapıyormuşsun.Seni zaptetmeye çalışan seyise de öyle saldırmışsın ki,hem de önündeki aletin,Sezar’ın kılıcı gibiymiş..Yemin ediyormuş seyis “kaçmasam beni de becerecekti”diye…

  Beş posta..Evet otomatiğe bağlamışlar gibi beş posta!..Ulan aylarca biriktirdin mi şerefsiz?Arpan çok fazla mı geldi alçak?...

   Adın belli değilmiş,şimdilik sana “Coşkun” diyorlarmış.Coşkuna kurban ol sen..O bile teker teker beceriyordu kurbanlarını..Coşkun senin yanında melek kalır..Nuri!...Alço!...Egzorsiz!....

   Seni ahırda tutuyorlarmış,ne yapacaklarını da şimdilik bilmiyorlarmış…Bana kalırsa halk oylaması yapılsın..Sucuk mu olacan,köfte mi olacan,yoksa halis muhlis sığır eti diye iç piyasaya mı sürülecen..Hangisini beğenirsin bunlardan?...Dana!....

14 Nisan 2010 Çarşamba

Ak sakallı dede dertlerinizi dinliyor,çözüm üretmeye devam ediyor


aksakallı dedecik


Tahir Zühreseveroğlu
Ak Sakallı Dedecik
Ülen baa bah Ak Sakallı Dede..Onun bunun rüyasına giriyon,elalemi zengin ediyon,sevdiğine gavuşturuyon,bize gelince nanay ööle mi?Gaç aydır seni bekliyom helen de rüyama girmedin..Bağa bah Ak Sakallı Dede..Benim gızı halen alan eden çıhmadı..Benim 50000 tl borcum vaa.Ha icra geldü ha gelecek diye diye dohuz doğuruyom.Nası yapup edeceğüsen şu gızı 100000 tl başluk parasuna biri alsun..Yoksa dede mede demem saa bu dünyayı da öbür dünyayu da dar ederüm habarın olsun… Olur evladım olur.Sadece 100000 Tl istemişsin…Ne kadar tok gözlüsün böyle?Niye 1000000 Tl istemeyesin ki hazır dedenin ümüğüne çökmüşken?Lan Bana bak bir defa yaşlı başlı insanlarla o şekilde konuşulmaz,zaten kaymış tipini ikiye katlarım haberin olsun.Niye 50000 lira borcun olduğunu söyleyim de elalem duysun.Bütün varını yoğunu kumara yatırdın karını kızını bir lokma ekmeğe muhtaç ettin ,sonra da 50 bin lira içeri girdin..Her şeyini bastın sıra kızına geldi değil mi?Dur bakalım duuurr..Ben o zavallı kızınla karını senden nasıl kurtaracağımı iyi biliyorum.Elm Sokağı Kabusunu hatırladın mı bilmem…Freddy vardı orada,samimi arkadaşımdır kırmaz beni..Bu akşam seni ziyerete gelecek.Yanında da benim verdiğim emanet olacak.Borcunu ödedikten sonra kalanı idareli kullan,paranı çarçur etme,ille de kumara bişey basman gerekiyosa kendini bas..Oldu mu mayhoşum…




















Hıdır  Haldırhuldur
aksakallı dedecik

















Ak Sakallı Dedecik

Yav Ak Sakallı Dede..Bu resimdeki sen misin?Yoksa bu avatarın mı?Bana bu resim birini hatırlattı.Yüzüklerin Efendisinde bir Gandalf vardı,büyücüydü..Frodonun dedesi mi oluyodu ne? Dikkatli adamsın kabul  ediyorum ama cahil ve üstelik de ahmaksın Hıdır!…O benzettiğin kişi Gandalf değil İan Mc Kellen’dır.Ünlü bir İngiliz oyuncusudur.Sir ünvanı almıştır,henüz oscarı yoktur ama sayısız ödüle boğulmuştur.Sinemada yüzüklerin efendisi filminde Gandalf’ı canlandırmış ve oscar adayı olmuştur.Fakat aramızda bir benzerlik varsa benim ona değil onun bana benzediği gerçeğidir.O Gandalf’ı canlandırırken benden esinlenmiştir.Fakat ne benim kadar yakışıklı ne de benim kadar iyi oyuncudur,anladın mı hödük?Ahmaklığına gelince…Ak sakallı dedeye ulaşmışken işine yarayacak şeyler dilemedin acayip acayip sorular sordun,hayatının fırsatını, 2011 model BMW sahibi olma fırsatını kaçırdın.Haksızsam haksızsın de…

kadıncık aksakallı dedecik
Manolya Malatunya Ak Sakallı Dedecik
Ak sakallı dedeciim benim,bu resimdeki sensin ha?Ay ne şekersin sen valla,Ak sakallı nur yüzlü
bir ihtiyar..Sonra ne kadar şevkatli bakıyon öyle.Eğer bi karşıma çıkarsan senin o yanaklarını öyle bi sıkacam,o yanaklarını öyle bir makaslicam o kadar öpücem ki..Gerçi böyle çocuk gibi sevdiğim erkekler anında gözü dönmüş birer ırz düşmanı haline geldiler bu güne kadar ama senden korkmama lüzum yok…Sen çok yaşlısın,kuş da kalkmıyodur artık di mi?Hi..hi…hiii…
Ah yavrum benim,ne kadar cana yakınsın ne kadar sevgi dolusun böyle..Rahmetli Annemi hatırlattın bana gözlerim doldu…Yalnız yaşım konusunda da kuşum konusunda da büyük yanılgı içindesin uyarmak isterim seni.Yaş gelmiş 430’a ama senin gibi yetmiş tanesinden harem kurup hepsinin de hakkından gelecek kadar zinde hissediyorum kendimi.Ama ben kendimi Hak yoluna adamışım,bu dünya nimetlerine sırtımı çevirmişim,bu hiçbir zaman benim yaşlı bir ihtiyar olduğumu göstermez.Ayrıca benim tipim de değilsin..O burun da ne öyle sanki photoshop
kliniğinde estetik ameliyatı görmüşsün gibi..Kuş kalkma mevzusuna hiç girmeyelim:çünkü sen bu güne kadar kuş görmüş olabilirsin,ama belki kartal,atmaca gibi kuşları görmedin…


AK SAKALLI DEDECİĞİNİZİN EN SON ALDIĞI MEKTUPLARI VE GÜZİDE YORUMLARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ:http://karikaturistic.blogspot.com/2010/10/ak-sakalli-dedeniz-sizlere-dert.html

12 Nisan 2010 Pazartesi

Bu adamın Facebookta tam 1.733.867 arkadaşı var!..

İnanilmaz_adam

 

 

 

Bu adamın Facebookta tam 1.733.867 arkadaşı var!..Evet yanlış okumadınız.Facebooktan aldığımız bilgilere göre,hayran sayfaları da dahil olmak üzere,bu bir dünya rekoru.Üstelik bu adam bir Türk.Üstelik ünlü biri de değil.Adı Kerem soyadı Özgünsoy.Bizi kırmadı,röportaj isteğimizi geri çevirmedi.Söyleşimizi yayınlıyoruz.

Başarınız Türkiye adına gerçekten gurur verici.Bunun yanına yaklaşılması bile imkansız bir dünya rekoru olduğunu biliyor muydunuz?

Hayır şimdi sizden öğrenmiş bulunuyorum.

Ne düşünüyorsunuz,ne hissediyorsunuz bu konuda?

Yani güzel,hoş..Ne bileyim kendi adıma ve ülkem adına gurur verici.

Bunu nasıl başardınız?

Yola çıkarken istediğim tek şey,çok fazla sayıda facebook arkadaşı edinmekti.Yaşam kalitesi denilen şeyin,her alanda alternatif bolluğu yaratmak olduğuna inanırım.Fakat ilginç bir rekora imza atmak dışında bu kadar çok arkadaşın  ne boka yaradığını henüz bilmiyorum.Arkadaş geçinen bunca insandan borç para istesem,bir tanesinin verebileceğinden emin değilim açıkçası.Bunların hangisi gerçek dost,kavga etsem hangisi gelir arkamdan bilemiyorum doğrusu..

Onların hepsini tanıyor musunuz

(Gülüyor)Valla benim hesabıma göre 233 yıl durmadan çalışırsam her birini tanıma şerefine nail olacağım.

Ya onlar sizi tanıyorlar mı?

Tanısalardı bir devlet kurardım herhalde.Ben ünlü değilim,sıradan bir adamım.150 tanesini tanıyor biliyorum.

Bildiğimiz gibi facebook birbirini daha önce tanıyan insanları bir araya getiren bir sosyal ağ.Oysa sizin durumunuz bu bilinen şeyin tersini kanıtlıyor..Bu kadar çok insanla nasıl arkadaş oldunuz?Siz mi onları arkadaş listesine ekliyorsunuz yoksa onlar mı sizi?

Şimdi şöyle:Bunların yarısını ben ekledim,yarısı da beni arkadaş olarak ekledi..Demek ki her şey karşılıklı olup bitmiş…

Bir de onaylama süreci var.Biliyorsunuz,birisi sizi arkadaş listesine eklediğinde o kişi ile arkadaş olmanız için onaylama butonuna basmanız gerekiyor.Demek ki bir milyon yedi yüz küsür bin kere onaylama butonuna bastınız..

Yok canım nerde?O kadar çok basmış olsaydım harcadığım efor yüzünden dünyanın en iyi pazularına sahip olmam gerekirdi..Şimdi bu nasıl oldu anlatayım.Adını hatırlayamadığım bir siteden facebooktan her türden istemediğim kadar çok arkadaş edinebileceğimi  öğrendim.İşte kaç arkadaş edinmek istediğiniz,bu arkadaşların hangi özelliklere sahip olması gerektiği,yok efendim,yaşları,cinsiyetleri,milliyetleri falan,bunları belirttiğiniz bir form dolduruyorsunuz.İlk 100 arkadaş ücrete tabi değil:ancak bu sayıdan sonrası belli bir ücret ödemek zorundasınız.Tabi arkadaş sayınız arttıkça ödemeniz gereken ücret de kademeli olarak artıyor.Ben işte bir milyon yedi yüz küsür bin gibi uçuk bir rakam istedim.Elbette bu hatırı sayılır bir ücrete mal oldu.

Ne kadar ödediniz?

Şimdi sen orasını karıştırma.Maliyecilerle falan uğraştırma beni.Bunu kaldırabilecek maddi gücüm olduğunu bil,yeter.Sonra ne oldu?İnanması güç,ama adamlar bana bir haftada bu kadar arkadaş buldular..

Nasıl yapıyorlar bunu?

Şimdi  bu adamlar meğerse hackerlermiş.Tam 5 milyon facebook kullanıcısının kullanıcı adı ve şifresini çalmışlar.Bunlar elinizin altında olduğu zaman geriye bir tek bunca insanı bu kadar kısa bir sürede listeye eklemek kalıyor.Onun da kolayını bulmuşlar.Bir program yazmışlar,bu işi inanılmaz kısa sürede hallediyor bu program.Rus bunlar Rus!İnternet mafyası.Kredi kartı şifrelerini çalıp hesapları boşaltan,yok efendim yüzbinlerce bilgisayardan oluşan (bootner)zombi ağı kuran bu tip adamlar işte.Bir hacker çetesinin marifeti.Ama dürüst adamlar.Sözlerini tuttular ücretlerini aldılar…

Bunca arkadaş edinme isteğinizin altında yatan neden nedir?

Yalnızlıktan kurtulmak..

Peki artık kendinizi yalnız hissetmiyor musunuz?

Nerede?Yalnızım çok çok yalnızım.Buymuş benim alın yazım.Hatta bu kadar insan yalnızlığımı daha çok artırdı..Yok abi yok?Facebook falan hikaye..Böyle sanal çözümlerden medet ummamak lazım.Arkadaş edinmek için medeni cesaretin olacak,egoist olmayacaksın,ilişkiye emek vereceksin.Üç tane sağlam arkadaşın,gerçek dostun  olsun gerisi hikaye..Sırtın yere gelmez.(Kerem Özgünsoy bundan sonra konuşamadı.Muhabirimizin boynuna sarılıp hüngür hüngür ağladı.Sonra da “benim bir tane gerçek dostum yok,hepsi menfaatçi bu i…lerin” diye böğürmeye başladı.Muhabirimiz de ona bir kadeh içki ısmarlayıp teselli etmeye çalıştı…