24 Eylül 2010 Cuma

Mahallenin Haspası



O FARKLIYDI...

Giyimi,kuşamı,takıları,kendine özgü tarzı,dinlediği parçalar ve takıldığı tv dizileri ile kendi kuşağına bir elli sene taktı..Oğlanlar avucunu yaladı,ama kendi ayarında birini bulamayınca,deve ticareti ile uğraşan bir arap şeyhi ile evlenip buralardan ayrıldı....

Aslanlar da Ağlar!...



Olmasını istemiyordu,ama oldu..açlıktan ölecek değildi,yaptığına pişman oldu..Ama oldu...

Aşk aşk diye zırvalayıp durmayın lan!...Bütün aşklar böyle biter..Büyük aslan küçük balığı yutar işte...

Ayrı Galaksilerin Çocukları!...



Yok yok biraraya gelemez bunlar...En azından türk mutfağında..Belki Çinde yaşasalardı daha mesut bahdiyar olurlardı

21 Eylül 2010 Salı

ASLANIM BENİM!...



YE ASLANIM YE!..KAPLAN YE,KANARYA YE,KARTAL YE,HOROZ YE!..HELAL SANA BU YOLLAR!..

Bir delikanlı için küçük fakat insanlık için büyük bi adım!..



Hovardalığa giden yollar işte böyle adım adım döşeniyor!

Avcıların Kralından Krallara Layık Bir Macera!...



İŞTE O DİNGİL!...

Ava giden avlanır hoca!..Dingilin biri safari aslan avına çıktı.Gördüğümüz gibi babayı avladı...Son anındaki o muhteşem yüz ifadesini o kadar beğendi ki aslan,bunu ölümsüzleştirmek için,mumyaladı,içini doldurdu...ve kötü zamanlarında moralini düzeltmek için bu surat ifadesine baktı da baktı!...




İşte yakın plandan o babalara gelme anı!...

20 Eylül 2010 Pazartesi

KRALLAR MÜCADELESİNDE GÜLEN TARAF ARSLAN!...



ORMANLARIN KRALI ASLAN..PİPİLERİN KRALI KİM LAN?

AKLINIZA ŞÖYLE BİR SORU GELEBİLİR...ASLANI BİLİYORUZ ORMANLARIN KRALI..PEKİ EŞEK NEYİN KRALI?..

BEN DE BİLMİYORUM AMA BİR TAHMİNDE BULUNAYIM:EŞEK...EE..PİPİLERİN KRALI OLABİLİR.GERÇİ FİLLE ZÜRAFA İLE FALAN YARIŞAMAZ,AMA BOYUNA GÖRE KIYASLANDIĞINDA ONLAR RAKİP OLAMAZLAR EŞEĞE DİYE TAHMİN EDİYORUM..

ZENCİLERİ KARIŞTIRMAYIN LAN!...IRKÇILIKLA FALAN SUÇLAYABİLİRLER BİZİ... O MEVZU BİRAZ KARIŞIK..

Şeytan ile pazarlık olayı!..



İki göt oğlanının bu pazarlığında zararlı çıkan çok kazanan yok...

19 Eylül 2010 Pazar

ANKARA BENTDERESİNDE BİR KOT PANTOL PAZARLIĞI!...



Bu,gerçek hayattan alınmış bir karikatüür!..Bu karikatürün hikayesini okumak için tıklayınız

Duygusal kartalın saçma maceralarına devam!..



BLOG ZİYARETÇİLERİ NEDEN YORUM YAZMAZ?



Yorum yazan okur oldukça nitelikli bir okurdur:Okumakla kalmayıp tepkilerini ortaya koyacak kadar;yazara başka dünyaların,fikirlerin ve yorumların mümkün olduğunu gösterecek kadar etkin,fikirlerini ortaya koymaktan çekinmeyecek kadar medeni cesaret sahibidir


Blog yazmaya 2009 yılında Arşimet Noktası ile başladım.Arşimet noktası her telden çalan “çorba” bir blog idi.Yazılar,denemeler,yaptığım bestelerden,okuduğum şiirlerden,söylediğim türkülerden teşekkül eden video klipler,karikatürler,mizahi yazılar…Ama sonradan baktım ki,blog yazıyorsan ya tümüyle ciddi takılacaksın,ya da ciddiyeti bırakıp sululukla iştigal edeceksin.Bundan yola çıkarak,Arşimet noktasında yazılara ağırlık verdim,karikatürlerim için “Karaketörcü” adlı bir başka blog oluşturdum.Hala yazıp çiziyorum ve bundan sonra da devam edeceğim.Önümüzdeki yıl için,Sinemanın Sanata Dönüştüğü An adlı bloguma sinema severlerin beğeneceğini umduğum çok sayıda sinema yazısı hazırlıyorum.Bir de alan adı ve hosting hizmeti satın alıp bloglarımı worldpress ya da jombla platformlarından birine taşımayı planlıyorum.
Blog yazmayı önemsediğim için devam ediyorum.Boş zamanlarımın çoğunu bloglarımı güncellemek için değerlendiriyorum.Fakat bu yaptıklarım bloglarımı ziyaret edenler nezdinde nasıl bir yankı uyandırıyor,fikrim yok.Aslında Google istatistikleri olmasaydı muhtemelen bloglara yazmayı bırakabilirdim.Fakat bloguma ilişkin ziyaretçi istatistikleri kayda değer bir izleyici kitlesi oluştuğunu gösteriyor.Şu an için Arşimet Noktası tatmin edici düzeyde bir ziyaretçi sayısına ulaşmış durumda.”Karaketörcü” adlı blogum daha az ziyaretçi çekiyor olsa da blogumun yeni olması ve arama motorları bağlantı veren sitelerin yetersiz olması nedeniyle henüz hak ettiği düzeyde olmadığını,zamanla içeriğine gösterdiğim özene paralel olarak ilginin artacağını düşünüyorum.
Bu iki blogun takipçileri yazıları okuyup içeriği görüntülemekle yetiniyorlar,yorum yazma konusunda oldukça cimriler.Başka bloglar arasında gezinti yaptığımda bazı bloglarda insanı kıskandıracak kadar çok yorum olduğunu bazılarınınsa benimki gibi sinek avladığını görüyorum.Aslında çok ziyaretçi yorumu olan bloglar ya eski olduklarından etrafında yorum yazıp yazarla fikir ve duygu alışverişi yapan ziyaretçiler oluşturmuşlar,ya da blog yazarının arkadaş ve dost çevresinin geniş olmasından nasibini alıyorlar.Fakat yapılan yorumların sayısı bir blogun kalitesinin ölçütü olamaz kesinlikle.Ama bu,okur için geçerli değildir.Yorum yazan okur oldukça nitelikli bir okurdur:Okumakla kalmayıp tepkilerini ortaya koyacak kadar,yazara başka dünyaların,fikirlerin ve yorumların mümkün olduğunu gösterecek kadar etkin,fikirlerini ortaya koymaktan çekinmeyecek kadar medeni cesaret sahibidir o..Gerçi garezle,kinle,nefretle,yorumdan ziyade küfretmek amacıyla yazanlar da çoktur;ama onların bile en azından bir kısmı tartışma adabını bilmiyor olsalar da,tepki ortaya koymak isteyen ,hiç yorum yazmayanlardan daha makbul okurlardır.B ir bloga yorum yazmak yazarını pohpohlamak ya da övgülere boğmak da değildir.Yorum, yazarın dış dünyada bulduğu paha biçilmez bir yankıdır.Ne için yazdığı kimler için yazdığı ve yazdıklarının nasıl anlaşıldığı hakkında fikir veren yankı…Yazmak,yankı bulduğu sürece anlamlı bir etkinliktir.
Ben sabırlıyım.Yorum yazmanın da yazı yazmak kadar önemli olduğunun bilincine varmış,fikirlerini ortaya koymaktan korkmayacak kadar medeni cesaret sahibi ziyaretçilerin,tıpkı bu blogların ziyaretçi istatistiklerinin zaman geçtikçe artması gibi zamanla artacağına inanıyorum.Asıl nitelikli okurların o zaman oluşacağını da biliyorum.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Siperde Çömelme Ayakta Durma Polemiği!...



Bir aralar çömelme ayakta durma polemiği vardı..O konu hakkında yeni bir karaketör konusu geldi aklıma..Biraz geç oldu,amma sağlık olsun ne diyeyim!...

DUYGUSAL KARTALIN MACERALARI!..



O da ikilemler yaşıyor..Çoğu zaman lokmalar boğazına diziliyor..Ama napsın?Böyle olmak zorunda..Onun da yavruları var bakmak zorunda onlara!..Fakat biz de onun gibi olmak zorunda mıyız lan?Yazık ulan yazık..İnanız bizler lan!...Tu sizin kalıbınıza!...

16 Eylül 2010 Perşembe

Bir Halkoylaması fıkrası!...



Referandumdan sonra "pilajlar ve sahiller partisi" CHP'nin bir çok üst düzey parti mensubu üyesinin "evet" oyu kullandığı ortaya çıkınca,Kemal kılıçdaroğlu böyle halt işleyen partilileri toplamış..Başlamış fırça atmaya...

-Yav siz deli misiniz?hadi ben,bir kaza oldu oy kullanamadım..Sizin aklınızdan zorunuz mu var..

Evet oyu kullanan partililer;
-Napalım demişler.İmam osurursa cemaat sıçar!...

Referandum Sonrası Akılda Kalan Sorular!...




Kafamı kurcalayan altışar şıklı halkoylaması problemleri!...

1)"Önemli olan boy değil soy!.. soy!.." diye haykırıyordu Kasımpaşalı Tayyip-ül Recep.Gandi Kemal boyunun ölçüsünü mü almış oldu halkoylamasında?ya hayır oyları fazla çıksa idi?..Soyunun ölçüsünü mü alacaktı Tayyip-ül Recep?...

2)Mitinglerde birbirine laf sokma yarışına girmişti ya bunlar...Kasımpaşalı Tayyip-ül Recep "önemli olan boy değil soy!.. soy!.."lafına karşı Gandi Kemal,"önemli olan boy değil işlev!..işlev!" deseydi,daha mı terbiyeli bir yaklaşım içinde olurdu?...

3)Tayyip-ül Recep "taraf olmayan bertaraf olur!" diye tehdit savuruyordu ya..Peki ne fener,ne gassıray,hiçbir takımı tutmayan bir adam "bertaraftar"mı olmak zorunda idi bu durumda?...

4) "Taraf olmayan bertaraf olur!"diyen Tayyip-ül Recep,halkoylamasının sonucu belli olunca,"Fvet diyen de hayır diyen de kazandı...Türkiye kazandı!" dedi.Peki bertaraf olanlar nolacak?..Türkiye kazandı denildiğine göre onlar yurtdışına mı sürülecek?

Duygusal Kartal!..



Renklerine bakarsan,kartal beşiktaşlı, horoz cinbom..Oysa ikisi de Cimbomlu bunların..en büyük cim bom!...